Denizde karartı var, şu gelen Katar Emiri midir?

Karadeniz sahil yolu projesi ile başladı her şey. Yol, 7 başbakan döneminde ihale edildi. İlk ihaleye 1987 yılında Turgut Özal döneminde Çarşıbaşı-Trabzon-Araklı arasındaki bölüm için çıkıldı. Sonra Süleyman Demirel, Tansu Çiller, Mesut Yılmaz, Bülent Ecevit dönemleri girdi araya. Hepsi yola bir parça ekledi. Sonuncusu da Recep Tayyip Erdoğan'ın başbakanlığında ihale edildi. 542 kilometre asfalt, 27 kilometre köprü, 60 kilometre tüp tünel demek bu. 4.2 milyar Dolar harcayarak Karadeniz sahilinin çoğunu betona, asfalta boğup yok ettiler. Sebep? Otomobiller geçsin diye. Demiryolu yapmadılar, deniz yoluna dönüp bakmadılar.

Ülkemizin sağcılığının doğayla inatlaşmasıdır bu. Çıkar için, hırs için, bir avuç Dolar için, yağma için Karadeniz’i zehirlediler. Şehirlerle, kasabalarla, dağlarla, insanlarla, hayvanlarla, börtü böcekle denizin arasına beton ve asfalta yüzlerce kilometrelik duvar ördüler. Öyle ki dereler denize kavuşacak yer bulamayınca taşıp alıp götürdü önüne ne çıktıysa.  Kaç bedeni aldı denize attı bilinmez. Derelerin kıyısındaki insanlara düşman olmasının hikâyesidir bu.

Sahili bitirince sıra geldi dağlara. Hes’ler, maden aramaları, taş ocakları falan derken delik deşik ettiler dağları da. Derelerin suyunu bitirdiler. Öyle ki bazı dağ yamaçlarının yerinde yelle esiyor şimdi. Kamyonlarla, iş makinalarıyla alıp alıp götürdüler dağı, taşı, toprağı. O kadar ki yıllar sonra ziyaret etmek istediğim köyümün yolunu bulamadım, kayboldum. Ne dağ yerinde, ne dere, ne orman, ne ağaç. Ne varsa yağmalanmış.

Bir de yaylaları birbirine bağlayacak yol yapıyorlar şimdi. Adını da “yeşil yol” koydular. İçeride devletin güvencesinde olan tutuklu ve hükümlüleri topyekûn yok ettikleri operasyona da “hayata dönüş” adı vermişlerdi hatırlayacaksınız. Devlet aklı ve üslubudur bu. Sağdan devşirilmiştir ve ne dediyse tersi doğrudur.

xxx

Trabzon’un Sürmene ilçesi Çamburnu bölgesinde 7 Ocak gecesi orman yangını çıktı. Toplam alanı 51 hektar olan parkın yaklaşık yarısı, 50 futbol sahası büyüklüğünde orman alanı yandı. Çamburnu Tabiat Parkı, bir sarıçam türü olan Koçhiana’nın deniz seviyesine kadar inebildiği nadir alanlardan biriydi. Şimdi yarısı yok.

Bu tabiat parkıyla ilgili projeler yapıyorlardı bir süredir. Konuyla ilgili haberlere göre tabiat parkına 15 adet orman köşkü, kır lokantası, mescit, yağmur barınağı, 3 adet yöresel ürün satış birimi, giriş kontrol noktası ve 29 adet kamelya yapımı planlanıyordu. Yağı bol bulmuş Bedevilerin yönettiği Körfez ülkeleri şeyhleri şıhları da pek sevmişti bölgeyi. Petro-Dolarlarını getirip, kıyıya yığacaklardı. Bildik zihniyet işte!

Hal böyle olunca Sürmene’de çıkan yangının ardından akıllara iki soru geldi: Yangın bölgeye otel yapmak isteyen Katar Emirine ya da bölgede bulunan katı atık tesisinin eklerine alan açmak için bilinçli çıkarılmış olabilirdi. Hangisi daha korkunç bilemiyorum. Dünya mirası tabiat parkı katı atıkla, Körfez’den gelen sıvı atık arasında sıkışmış durumda. Her durumda yağma kaçınılmaz. AKP’nin daha önce de ormanlık arazileri rant için kasıtlı olarak yaktığını ve böylece orman vasfı kaybettirilen arazilerin imara açıldığı sır değil. Yapar mı yapar! Ama bunlar yine de çok ürkütücü geliyor insana. Nasıl bir siyasi yapılanma, nasıl bir kör zihniyet vatanına, toprağına, ormanına bu kadar yabancılaşmış olabilir?

xxx

Karadeniz ormanlarını nem ve ağaçlar korur hâlbuki. Ağacın türü, yaprağının biçimi, denizden akıp ormanı okşayarak geçen bulutun-sisin nemi, yağmurun sürekliliği orman yanmasın, ağaç kurumasın diye sanki bilinçli olarak oraya toplanmış gibidir. O yüzden Karadenizli bilmez orman yangınını. Yaprakların kuruyup döküldüğü sonbahar ayları dışında orman yangını olmaz Karadeniz’de.

Karadeniz’de yangın Karadeniz insanın bozulması ile baş göstermiştir. “Yağmalanmış fındık bahçesindeki bok böcekleri” başlıklı yazımda not etmiştim; Karadenizli Karadenizli değil artık. Göçüp gidenler yağmacı. Yaz aylarında dönüp ne varsa talan edip gidiyorlar. Kalanlar düşkün; devletten, iktidar partisinden aldıkları yardımla geçiniyorlar. Ne denize, ne toprağa, ne ağaca, ne ormana, ne kurda, ne kuşa saygısı var artık. Öyle bir denklem ki bu, toprağın üstünde toprak sayesinde yaşayanlar toprağa düşman. Karadeniz'de yağı bol Bedevi gelsin, istediği yere otel yapsın, biz de nemalanırız diye ormanını yakabilecek yeni bir canlı türü ortaya çıktı. Bunu söylemezsek eksik kalır, bize yakışmaz!

xxx

Stat adı altında devasa bir beton ve demir abidesi yaptılar denizi doldurup. (Hoş yeni değil, Samsun’dan Ordu’ya kadar yol niyetine, inşaat niyetine, havaalanı niyetine denizi doldurup duruyorlar.) Açarken de bir Bedevinin fotoğrafını astılar stada, marşını çaldılar ne hikmetse. Sanırsın stadın parasını o bedevi ödedi. Neymiş? Yatırım yapacakmış şehre, otel dikecekmiş dağın yamaçlarına.

Stat gıcır ama stadı teslim ettikleri futbol kulübü maddi ve manevi olarak çökmüş durumda. Belki de tarihinin en kötü dönemini yaşıyor Trabzon takımı. Çünkü futbol, işleyen bir mekanizmanın küçük bir parçasıdır sadece. Şehirde basın yok, sanat yok, kültür yok, müzik yok. Hayatı bitme noktasına getirilmiş. Her yanda nefes almayı imkânsız kılan bir ırkçılık ve dincilik. Nasıl olacak futbol? Vahşi bir gladyatör gösterisine dönüşüyor sahadaki haliyle. Gol yiyen kaleciyi vurmak istiyor taraftar, gol atamayan forveti aslanların önüne atılıp parçalama hayali kuruyor.

Hâlbuki bu yağma düzeni onun aleyhine işliyor her geçen gün. Ormanına, ağacına, dağına, taşına, deresine, börtü böceğine sahip çıkamadığın vatan senin değildir. Trabzon Trabzonlunun elinden kayıp gidiyor. Bedevinin ağzını sulandıran da işte bu…

xxx

Biz artık vahşi kapitalizmin, ona dayalı yağma düzeninin ne demek olduğunu biliyoruz. Yayladan otoban geçirdin mi yamacındaki ormanın yanar. Kıyıdan otoban geçirdin mi altından geçen dere gereksizleşir. Deresiz, ormansız, ağaçsız Karadeniz olur mu? İlk yağmurda altındaki toprağın kayıp gittiğini fark eder dehşete kapılırsın. Sen doğayla düz olmazsan doğa gelir seni düzler çünkü. Bunu sana yağmacı sağcı değil ancak o düşman bellediğin solcu söyler. Ve benden söylemesi, bütün bunlar olup bittikten sonra seni uyarana, gerçekleri yüzüne yüzüne söyleyene düşman olsan ne fayda? Ormanı yanmış ayı gibi öyle kalırsın ortada!

Karadeniz’i ancak Karadenizli koruyabilir. Ama nasıl yapar bilmem; taşını toprağını sevmeyi, sisine dumanına bağlanmayı yeniden öğrenmek zorunda artık. Bunun ilk şartı da içine düştüğü, düşürüldüğü yobazlıktan, sağcılıktan, yağcılıktan kurtulması.

Cumhuriyete, laikliğe düşman olursan yağı bol bulmuş Bedevi gelir, yamacına yerleşir. Bir de bakmışsın ormanın yanmış, deren yağmalanmış, gölünün üzerine beton dökülmüş.

Kaldır başını bir bak kardeşim, seni Bedeviye muhtaç eden düzen nicedir!