Ahlaksız pislik

Türkiye’nin Kemalist “batılılaşma” macerası solu görünce bitti. Zaten daha kuruluşta Mustafa Suphileri görünce korkmuşlardı. 1945’te Sosyalist Sovyetlerin faşizm karşısındaki zaferi kuşkularını ve korkularını arttırdı. 1960’lı yıllardan itibaren solun sokağa taştığını görünce dehşete kapıldılar ve geriye kaçtılar. 12 Mart ve 12 Eylül o dehşetin tezahürleridir.

Halkımız da bu tarihin içinde. Devlet korkunca halkımızın ödü patlamıştır haliyle.

Şöyle özetleyeyim o korkunun tarihini: 1960’dan 1980’e uzanan yirmi yılda ülke sola meyletti. Dağ taş sol oldu. Devlet paramiliter milisleriyle sokakta terör estirerek ve el altından dinselleşmeyi destekleyerek tepki verdi buna. Halk ise solcu olan çocuklarını kontrol edemeyeceğini, denetleyemeyeceğini, devletin şiddetinden esirgeyemeyeceğini gördü. Bu nedenle laik okullar yerine imam hatiplere göndererek kendi geleneklerine ve inançlarına uygun çocuklar yetiştireceğini sandı. Babalarına benzeyen erkek çocuklar ve annelerine benzeyen kızlar istedi. Buna şimdi özetle gericilik diyoruz. Sonucu ortada, 1970’li yıllarda CHP’ye oy verenler 12 Eylülden sonra birden bire sağ partilere, hatta dincilere oy vermeye başladı. Batılılaşmaya, ama ondan çok soldan duyulan korkuya bir tepkidir.

Gün geceye, aydınlık karanlığa devrildi. Şimdi dağ taş imam hatip. Adı okul ama aslında ortada bir okul yok. O okul olmayan okullarda çocuklara babalarının ve annelerinin bildiklerini ve inandıklarını bir kez daha öğretiyorlar. Anneleri gibi giyinen ve babaları gibi düşünen gençler yetişiyor görünüşte.

Ama toplum yasası; ilerleyemezsen geriye gidersin, koşamazsan düşersin. Esası çocuklardır bu dinamiğin. Onlar anne babalarından ileri olacak, daha iyi eğitim alacak, daha cesur olacak, daha hızlı koşacak ve daha fazla ilerleyecek. Bunun için bir devlet görevidir eğitim, bunun için zorunludur, bunun için parasızdır. Eğitimi pislettin mi toplum pislenir. Özenle koruyacaksın bu kazanımı. Pisletmeyeceksin yeni kuşakları.

Önce 12 Eylül’ün faşist paşaları, sonra iktidara el koyan yobaz güruh yüzünden geriye kaçıyor ülke. Büyük düşüşteyiz. Üstelik imam okulları yetmedi ailelerin çocuklarını el altında tutmalarına. Bir kuşak daha kayıp gidiyor ellerinden. Ve bu arada koca ülke ha bire pislik biriktiriyor. Bakın haberlere, boğuluyoruz o pisliğin içinde…

***

Geçen haftaki örneklerini sıralayalım, afaki olmasın.

İstanbul Kartal'da bir grup gerici, sevgilisine sarılan kadına saldırdı. Genç kadın, bir kadının kendisine durduk yere sataştığını söyleyerek “Yerde sürüklediler, saçımı çektiler” dedi. Saldırganlardan biri ise  “Burası Müslüman mahallesi, burada kimse salyangoz satamaz. Benim evimin önünde namahrem davranamaz” diye şişindi.

İzmit'te, halk otobüsüne binen adam, yolcu koltuğunda oturan mini etekli, askılı tişörtlü genç kızı görünce sürücüye, "Sen bu arkandaki genç kızlarla kaza yaparsın" diyerek, otobüsü karakolun önüne çektirdi. Ne oldu akıbeti bilen yok.

Saray ünlülerinden şarkıcı Ceceli’nin eski eşinin evine kamera koydurttuğu, elde ettiği görüntüleri de çocuğunun velayetini almak için kullanmaya kalktığı anlaşıldı. Bırakın ahlakı bir yana, yaptığı suç. Ama bakın havuz medyasının yazarlarına, toplu halde bu ahlaksızlığı ve suçu teşvik ediyor.

Sevgilisine sarılanı, mini etekliyi bir yana bırakın, kediler ve köpekler bile tehdit altında. Eyüpsultan'da, bu nevzuhur kutsal kasabamızda 3 aylık kediye tecavüz etti biri. O sırada bir tarikatın yayını olan Türkiye Gazetesinin yazarı İlahiyatçı Osman Ünlü, “kediye, köpeğe neden dadandınız, kadınlara neden saldırıyorsunuz” diyeceğine Sünni âlimlere inanmayanların “kâfir” olacağını ve cehenneme gideceğini buyurdu. E polis emir kulu, İstanbul’da yapımı devam eden Armutlu Cemevi o yazıdan bir gün sonra basıldı, kapıları kırıldı, arama yapıldı, içeridekiler gözaltına alındı. İddia o ki, sıkışan memurlardan biri Cemevinin koridorunda giderdi hacetini.

Nedir esası? İlahiyatçısı, imamı, yobazı, şarkıcısı, türkücüsü, mafyozu, politikacısı, tarikatçısı laiklik tepelenince ar duvarını aştı. Cehalete, bölücülüğe, hırsızlığa, yağmaya, adam kayırmaya, linçe, baskıya, zulme bir itirazları yok. Bunların örtüsüz olmasını sindiremiyorlar. Ahlaksızlığa bir itirazları yok, dinsiz olmasını sindiremiyorlar.

Ama daha düne kadar TV’sinde yarı çıplak kedicikleriyle ahlaksızlık gösterisi yapan Adnan Hocalarına maşallah çekiyorlardı hep birlikte. Fethullah Hocalarının kirli donunu kutsal kabul ediyor, peçetesini yiyerek şifa umuyorlardı. Bu TGRT denilen şeyin patronunun kanalında çuvallar dolusu para vererek Sibel Can’a göbek attırdığı çoktan unutuldu. 28 Şubat’ta bu tarikatlardan birinin önde gideni evli olmadığı bir kadın basıldı diye hâlâ feryat edip duruyor bu ahlaksız dindarlar ama yandaş Ceceli yapınca iyi. Kedilerin, köpeklerin tecavüze uğradığı bir ülkede, kadınların mini giymesi, sevgilisine sarılması sorun. Adnan Hoca gibi harem kurmak varken gidip tek kadına, tek erkeğe sarılmak öyle mi? Burası Müslüman mahallesi yok öyle kâfir salyangoz!

Özetini yazayım; Laiklik tepelenince ahlak da onunla birlikte öldü. Diyanet raporuyla tescillidir, yeni rejimde din çoğalmakta ama ahlak azalmaktadır. Çünkü ahlak dinin değil laikliğin getirisidir.

***

Çiçeği burnunda Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk, “Ahlakın üzerine inşa edilmemiş eğitim sisteminin geçerli olacağına inanmıyoruz” dedi geçen gün. Demediği, bu ahlaksız eğitim sistemini kimin kurduğu. Demez, diyemez. Bu kadar din yüklenmiş eğitim sisteminin nasıl olup da bu kadar ahlaksız ürettiğini ise aklından bile geçiremez.

Sanıyorlar ki dini biraz daha arttırırsak o karanlıkta ahlak ürer kendiliğinden. Ben söyleyeyim, biraz daha dinselleştirirseniz ortalığı, sizin de can güvenliğiniz uçup gidecek. Beğenmeyecek dindarlarınız ahlakınızı, giyim kuşamınızı, badem bıyığınızı. Koruma orduları kâr etmeyecek. 

Demem o ki, geçersizdir ahlaksız eğitiminiz.

***

Toplumsal yasa; ilerleyemezsen geriye gidersin, koşamazsan düşersin. Esası çocuklardır bu dinamiğin. Onlar anne babalarından ileri olacak, daha iyi eğitim alacak, daha cesur olacak, daha hızlı koşacak ve daha fazla ilerleyecek. Ve asıl önemlisi daha ahlaklı olacak. Din değil yolu, laiklik. Çünkü ahlak dinin değil, laikliğin getirisidir.

Halkımız 12 Eylül’e akan günlerde çocuklarını koruyamadığını düşündüğü için dinci oldu, 12 Eylül’ü alkışladı. Devlet, çocuklar solcu oluyor diye bu dinselleşmeyi destekledi. Bakın işte geldikleri yer ortada. Çocuklarını korumayı bir yana bırakın, kedilerini, köpeklerini, damacalarını bile koruyamıyorlar.

Laiklik tepelendi, ahlak uçtu gitti. Yakındır, dinden de çıkarır bu korku, söylemiş olayım.