Vicdan…

Bir yeni yıl yazısı yazmak isterdim

Umutlarımdan söz etmek isterdim.

Gelecek güzel günlere inancımı haykırmak isterdim.

Yapamadım.

4 gündür uykularım bölük-pörçük, 4 gündür ağlıyorum.

İnsanlığını yitirmiş güruha öfkem büyüdükçe büyüyor.

Bunların acıma duyguları da körelmiş, yürekleri de sağır.

Ülkede devlet eliyle bir katliam işleniyor basını-yandaşı-liboşu-döneği-işbirlikçisi-haini insanlık sınavında suçüstü yakalanıyorlar.

Ağızlarını kilit açmıyor, susuyorlar.

Komut bekliyorlar.

Ağlayın denince ağlayacaklar, gülün denince gülecekler.

Anlıyoruz ki iş tapınma boyutuna kadar vardırılmış!

İnsanlık onurunun vicdan ile cüzdan arasına sıkışması tam da bu olsa gerek.

Yaşları 12-13-15 olan çocuklar bombalanıyor, yetmiyor adı bilinmedik silahlarla bedenleri ateşe veriliyor ve ülke bunu 24 saat sonra duyuyor.

24 saat basın sus-pus, AKP sus-pus, CHP sus-pus.

İleri demokrasi havarileri Başbakan'ın ağzına bakıyorlar.

İnsanlar yakılmış, kurşuna dizilmiş körpecik bedenleri, kayaların-karların altından toplayıp üst üste istifleyip, römorkörlerle-kamyonetlerle köylerine taşıyorlar, ağıtlar-acılar gökyüzünde birbirine kavuşuyor, ortada tek devlet yetkilisi yok!

Katliamdan 24 saat sonra Hükümet adına konuşan Hüseyin Çelik, yurttaşlarını tehdit ediyor, “eğer protestolar için sokağa çıkılırsa ve yeni ölümler olursa bunun sorumlusu insanları sokağa çıkmaya çağıranlar olacaktır”

Sistem korucuları yine susuyorlar.

Hükümet 'olanları protesto etmeyin, ölülerinizi anmayın, yas ilan etmeyin, sesinizi çıkarmayın oturun oturduğunuz yerde' diyerek acılar içindeki halkı tehdit ediyor.

Aralarından 'bu çağrının bir insanlık suçu- ayıbı' olduğunu söyleyen tek kişi çıkmıyor.

Utanmıyorlar.

Koca koca gazetelerin köşe yazarları, televizyonların haber müdürleri sanki akıllarını-ruhlarını teslim etmişler.

Beş gün önce sanatçıları-yazarları-çizerleri tehdit eden İçişleri Bakanı'nı ara ki bulasın.

Zehirli yılan kovuğunda bile rahat durmaz oysa!

Susuyor, susuyorlar.

Memleketin bir yarısı hınç içinde, bir yarısı şaşkın, bir yarısı acılar içinde kıvranıyor, bir yarısı hüngür hüngür ağlıyor, bunlar susuyorlar.

Beyefendi açıklamasında, 'bir kaza olmuştur' diyor.

Suçlarını itiraf ediyor.

Basın yine susuyor.

Karşılarındaki açıklamayı yapan zatın ve temsil ettiği zihniyetin suçunu görmek istemiyorlar!

Genelkurmaydan olayı geçiştiren açıklama geliyor. “Olay bölgesi terörist sığınaklarına ve geçiş noktalarına yakın” diye akıllara izan bir açıklama yapılıyor.

Tam iki gün sonra Başbakan konuşuyor. “Olayın sorumluları bulunacak, gereği yapılacak.”

Cumhurbaşkanı da aynı sözcüklerle geçiyor kameraların karşısına.

Bu kelimeler havalarda uçuşuyor.

Bir gazeteci de çıkıp 'olayın sorumlusu hükümetiniz değil mi?' diye soramıyor.

Tarla sıçanı gibi korkuyorlar- siniyorlar-pısıyorlar.

Katliamı görmeyen basın Başbakan'ın açıklamalarını manşetlere taşıyor.

Özel yetkili mahkemeler olayı araştıracakmış!

Yine içlerinden biri çıkıp 'bu özel yetkili mahkemeler, şimdiye kadar hangi olayı çözdü, hangi davayı sonuçlandır ki bu katliamı çözecek?' diye sormuyor.

İnsanlar ölü bedenleri sırtlarında taşıyarak toprağa veriyorlar, ortada devlet yok.

Haklarını yemeyelim, cenazeler toprağa verilirken ülkemin savaş jetleri insanların tepelerinde pike yapıyorlar!

Bir Kaymakam çıkmış gelmiş.

Bir Kaymakam taziyelerini sunuyor.

“Çok üzüldüm” diyor, 'çok üzüldük' diyemiyor.

Tepelerinde pike yapan uçaklara reaksiyon gösteren halka, 'yapmayın' deyince de dayak yemeye başlıyor.

DTP'li vekiller kaymakamı halkın elinden zor alıyorlar.

Jandarma, Kaymakamı halkın elinden alan 6 kişiyi tutukluyor!

Peki ya katliamı yapanlar, onlar nerde, emri kim verdi, kim uyguladı bilinmiyor mu?

Elbette biliniyor.

Biliyorum, yine sorumluluk birilerinin üstüne yıkılacak, olayda üçüncü-dördüncü derecede yer alan birileri için, 'işte bunlar' denecek!

Genelkurmay sıyıracak, Hükümet sıyıracak, Cumhurbaşkanı, Başbakan, MİT sıyıracak.

Tıpkı ölüm oruçları sürecinde işlenen katliam gibi, sıradan erler, uzatmalılar suçlu bulunacak!

Ama vicdanları olanlar susmayacak tarih bu katliamı yapanları kin, nefret ve öfkeyle anacak.

Bir yeni yıl yazısı yazmak isterdim,

Umutlarımdan söz etmek isterdim.

Gelecek güzel günlere inancımı haykırmak isterdim.

Yapamadım.

Olmadı beceremedim.

Ülkemin bir yanı öfke, bir yanı kin, bir yanı barut kokusu, bir yanı kül ve duman, bir yanı gözyaşları içinde.

Gözlerimi kapıyorum, kurşuna dizilmiş-bombalanmış-yakılmış çocukların gözbebekleri kuşatıyor bedenimi.

İnsanlığımdan utanıyorum.

[email protected]