Ve bir orman gibi kardeşçesine…

Bir yanımızda karlı dağlar, ötemizde su gözeleri, yüreklerimizde umut, çiçeklenip halaya durmuş hayatın orta yerinden Munzur boyunca yol alıyoruz.

Baraj sularının oluşturduğu göletlerin yamaçlarında bacaları tüten köyler, üstümüzden uçuşan görmeye alışkın olmadığımız yaban kuşları, her direğe yuva yapmış leylekler gelecek yeni bir zaman için bekleşiyorlar.

Bahar isyancıdır kelimeleri karşılığını bulmuş, hayatın orta yerinden mavilik-kızıllık çoğalıyor.

Ahlat ağaçları dağların doruklarındaki ormanlar gibi sevinçlenip bağırıyorlar, yol boylarında üzüm bağları başlarını kaldırmışlar, yeşermiş ekin tarlaları arasında gelincikler gülüşüyor.

Bizlerinde öyle.

Yağmurun altında toplaşan onurlu insanlığın, “Söz-yetki-karar Dersim halkına” sloganları halen kulaklarımızda çınlıyor.

-Oldu bu iş.

-Halk kendi kaderini kendisinin tayin etmesine karar vermiş. Nasıldı her birinin gözlerinin içi, gördün mü?

-Kadınlar ve çocuklar ve bin yıldır zulüm altında ezilen yaşlılar, umudu kuşanmış gençler birer Nâzım şiiri gibiydiler.

-Şu birlikte, üretme, birlikte yönetme, birlikte mutlu olup sular gibi çoğalma utkusu ne büyük bir erdemmiş be arkadaş, hani yaz yağmurları altında dağların doruklarından ovalara, oradan pencere camlarının önündeki çiçekli avlulara doğru yükselen gökkuşakları var ya, rengahenk olan onun gibi işte. İnsan altından geçmek istiyor. Mavisine, kızılına, yeşiline yüz sürerek.

-Bak şu an sağ tarafımızda baraj gölü var, bu küçük olanı, büyük olanı şu karlı dağın ardında, yaklaşık yarım saat sonra kıyısından dolanacağız. Çevredeki köylere bak, her biri birer ressamın elinden çıkmış tablolar gibi. Mutlu olur buralarda insan olan, yeter ki eksin toprağını, meyvesini devşirsin, suyunu yudumlasın, çiçeğini koklasın sonra havasını solusun barışın ve kardeşliğin, başka ne istersin ki, aşk ise aradığın al sana aşk, hem de sırılsıklam.

-Mehmet amca ile tanıştırdın ya hani şu pos bıyıklı, başı dumanlı Munzur dağı gibi adam. Nasıl güçlüydü elleri, gözleri, yüreği, hayatı delip geçen bakışları, şaşakaldım.

-Kanseri yenmiş Mehmet amca. “Öleceksiniz, gidin dinlenin” demişler, Ovacık’a gitmiş, yamaçlarından bin bir ot, bizlerin hiç göremeyeceği arıların bal devşirdiği allı-sarılı çiçekler, dağlarından sis, Munzur’un gözelerinden su, insanından mutluluk almış yeşertmiş yüreğini, şimdi şu karşımızdaki karlı dağ gibi ayakta. Bölgenin tüm seyirlik oyunlarının ustası, çıktı mı meydana, meydan susuyor.

-Bak elma bahçeleri görüyorum ve yeşile durmuş bostanlar, şunlar dut ağaçları, şunlar ceviz, kızılcıklara bak yol boyunca nasıl çılgınlar?

-İlk işi ne olacak dersin Dersim halkının?

-Birlikte yönetmek için birlikte karar alacakları bir süreç başlayacaktır. Halk meclisleri örgütlenecektir, sonra toprağa birlikte el sürmek için birlikte türküler söyleyip, birlikte üretmek ve mutlu olmak için ayağa kalkacaklar. Senin bestesini yaptığın şiir gibi.

“Hep bir ağızdan türkü söyleyip
hep beraber sulardan çekmek ağı,
demiri oya gibi işleyip hep beraber,
hep beraber sürebilmek toprağı,
ballı incirleri hep beraber yiyebilmek,
yârin yanağından gayrı

her şeyde
her yerde
hep beraber!
diyebilmek
için..”

Sen bunu sahneden söylerken şaşakaldılar. “Yapmak istediğimizi anlatmış Nâzım yoldaş“ dedi Rojda. Hani şu gözlerinin içi mavi mavi gülen, yeşil atkılı yoldaş anımsadın mı, üç aydır oradalar, dağı-taşı-ovayı kapı kapı dolaşıp, Munzur vadisini sevince boğmak için çabaladılar.

-Hak ediyorlar mutluluğu. Emeğin en yüce değer olduğunun adları onlar. Bak gördün mü demin sana söylediğim baraj gölünün en büyüğü bu. Buradan Pertek’e kadar uzanıyor. Nasıl da güzel, yamaçlarından al al ışıklar taşıyor üstümüze.

-Şu ilerideki yer Elazığ. Gidiyoruz buralardan. Ardımızda umut, sevinç, bahar dalları, sisler içinde dağlar, çağlayan sular, çiçeğe boğulmuş bir hayat bırakarak. Üstümüze düşeni yaptık mı bilemem ama sevinçlere ortaklık ettik en azından, sonrası Dersim halkının çiçek tarlaları gibi deli, Munzur gibi coşkun yüreğinde.

-Nasıldı senin sahneden okuduğun şiirin son dörtlüğü?

-“Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür

Ve bir orman gibi kardeşçesine

Bu hasret bizim.”

-Bu utkuyu yeşertecek olanlara selam olsun.

-Selam olsun kardeşim selam olsun, dağların doruklarındaki kardelen çiçekleri kadar selam olsun.

[email protected]