Vay halimize...

Gündem saptırmak gericiliğin en iyi yaptığı işlerden biri!

Bir hukuksuzluk adaletsizlik, cinayet, hırsızlık, yolsuzluk filan mı var anında ortaya bir yem atılıyor, basının da aracılığı ile ülke bu yem üzerinden birbirine laf yetiştirirken asıl meseleler unutturuluyor.

Muhalefet sürekli oltaya gelen alabalık durumunda olduğu için her yeme atlıyor.

Ülke solu da bundan farklı değil.

Bozuntunun söylediklerinin altında kalmamak için demedik laf bırakılmıyor.

Bir söze bin söz ile yanıt verme beceriksizliği alışkanlık haline gelmiş durumda!

Sonunda olan oluyor, yemi ortaya atan amacına ulaşıyor.

Şu son 15 günlük zamanın resmi çekildiğinde ne söylemek istediğim daha iyi anlaşılacaktır.

Suriye, IŞİD, Kobane, 17 işçi cinayeti, ardından 6 bin zeytin ağacı katliamı, kaçak saray rezaleti, çözüm çıkmazı, Validebağ, Manisa’da 2 milyon ağaç kesme kararı, Akün ve Şinasi sahnelerinin gizilice satışı, Devlet Tiyatroları’nda yaşanan rezalet, Fazıl Say’a yapılanlar ve oyun yasaklamalara karşı birden bire Küba’da Cami ve Amerika’nın Müslümanlar tarafından keşfi saçmalıkları ortaya sürüldü ve olan oldu.

Tam bir kakofoni.

Ortak akıl yok, birlikte davranış biçimini örecek bir siyasal mekanizme yok.

Ha babam de babam laf üretiliyor.

Böyle olunca da kazanan bozuntu ve avenesi oluyor.

Bütün bu manipülasyonları hazırlayan ekibin kıs kıs sırıttıklarını bilmek ise kimsenin canını acıtmıyor!

Oysa ülke olarak canımız yanıyor, ölenlerle birlikte ölüyoruz, kesilen ağaçlarla birlikte kesiliyoruz, söylenen yalanlarla birlikte küçülüyoruz, yağmur gibi yağdırılan zamlarla birlikte eziliyoruz, işsizlikle birlikte batıyoruz, sanat ve sanatçı düşmanlığı ile birlikte yok oluyoruz.

Haziran Direnişi yalan ve korku yere çalınarak ortaya çıkmıştı.

Ne oldu da o gün bugündür bunca yalana, hakarete, saldırıya, saygısızlığa, talana, hırsızlamaya, yağmaya, cinayetlere karşı susar olduk?

Ne oldu da meydana çıkan insanlık şimdi sus-pus?

Orta da duran koskoca bir teslimiyet duvarı mıdır, yoksa bir yerlerde biriken bir öfke mi var?

‘Birleşik Haziran Hareketi’ bu bilmeceyi ne kadar çözebilecek, ne kadar olup bitene müdahale edebilecek, ne kadar ‘dur’ deyip halkın safında barışı ve eşitliği ve özgürlüğü haykıracak?

Hepsini geçtim, katledilmiş ağaçlardan zeytin hasadı yapanların gözyaşlarının hesabını ne zaman sorulacak?

Çok mu şey bekliyoruz?

Ancak bunları yapamaz, hele sanat ve sanatçı düşmanlığı, kültürel tüm varlıkların talanı konusunda akıl birliği yaratıp ortaya çıkamazsak vay halimize.

Görülen o dur ki, topluca ‘sıyırma halindeyiz’ ve giderek yalnızlaşıp küçülüyoruz.