Umudu örgütlemek…

Hayır, asla durmayacaklar.

Elde avuçta ne kaldıysa üstüne çökecekler ya da yandaşlarına üç kuruşa peşkeş çekecekler.

Gideceklerini anladılar ve olmayacak her duaya âmin deme yeteneklerini kusturuyorlar.

Kanal İstanbul ile Montrö antlaşmasını delip ABD deniz kuvvetlerinin Karadeniz’e yığınak yapmasını bunun için kabullendiler ve ortadaki rant pastasını Katarlılarla birlikte üleşmeye başladılar.

Ülkenin geleceği kararacak, İstanbul ölecek, 20 yıl sonra içecek damla su bile kalmayacak gibi bilimsel tüm veriler yalanla örtülüyor.

Amerika ve Katar gerçeği ortaya saçılınca söz konusu kanal bölgesindeki arsa hareketleri bilgilerine bile erişim engeli koydular.

“Çatlasanız da patlasanız da yapacağız“ diyerek inadı büyütmelerinin başka hiçbir nedeni yok.

Ülkede yoksulluktan, işsizlikten kıvranıyormuş, öğrenciler kendi canlarına kıyıyormuş, vatandaş açmış, pahalılık yağdırdıkları zamlar ve vergilerle dağ olmuşmuş umurlarında değil.

Yalnızca kendilerini, koruyup kolladıkları cemaatleri, arpalıktan yemlenen sürüleri düşünüyorlar.

Milyarlarca liralık vergi borçlarını sildikleri, ülkenin en büyük ihalelerini peşkeş çektikleri şirketler kendi şirketleridir.

Bu bir avuç haramzadenin mal varlıkları hakkında tek satır bilgiye ulaşamazsınız.

Şimdilerde halktan çaldıklarıyla İngiltere, Fransa ve Amerika’da villalar satın alıyorlar, paracıklarını bilinmeyen hesaplarda tutuyorlar.

Kaostan besleniyorlar, Suriye bataklığına boğazlarına kadar battılar şimdi sırada Libya bataklığı var.

Ekranlara saldıkları soytarılar aracılığı ile hırsızlamayı, yoksulluğu, işsizliği, din cambazlığını, kadın cinayetlerini çevre ve doğa katliamlarını perdeliyor, adaletsizliği karanlığa gömüyorlar.

Okunmayan paçavra gazetelerinin manşetlerinde yalnızca kin ve nefret ve yalan var.

Halkın bu gerçeği gördüğü halde, üç maymunu oynamasının arkasında ise örgütsüzlüğün yarattığı korku duvarı olduğu bir gerçek.

Yalnızlaştırılmış insan, sesini çıkardığında ensesinde polis tomasıyla, biber gazıyla bekleşiyorlar.

Hastanenler de izdiham yaşanıyor, sağlık sistemi çökmüş, üniversiteler, ortaöğretim çökmüş, bilimin dışında hurafelerden din simsarı soytarılığa kadar, tacizden, tecavüzlere kadar, eğitim-öğrenim haklarının gaspına kadar ne ararsan var.

Anlayacağınız örgütlenmiş cehaletin ele geçirip talan ettiği bu güzelim ülke ve yalan, talan üstüne kurdukları bu iğrenç düzen bitti.

Erdemli olan, onurlu olan, vicdanlı olan; çocuklarını, ağacı, dereyi, dağı, ovayı, hayvanı, kültürel varlıkları yaşatan, yeşerten yeni bir ülke yaratmanın mücadelesine katılmadıkça birlikte çürümekten başka yol kalmadı.

İzmir, İstanbul ve 4 Ocak günü Ankara’da “2020’yi Kazanmak İçin” başlığıyla binlerce yurttaş TKP şölenlerinde bir araya geldi.

Sahnelere çıkıp şiirler okudum.

İşçiler, emekçiler kadınlar ve gençler her yaştan vicdanlı insanlar, onurlarını birleştirerek, “Buradayız ve memleketimizin geleceğine sahip çıkıyoruz” dediler.

Bu sesi çoğaltıp umudu büyüterek, örgütlenip sel olup, bu alçak düzeni yıkarak yerine eşitlikçi, özgürlükçü, insanca hakça bir düzen kurmaktan başka yol yok.

[email protected]