Sonra…

Şimdi yine aynı şeyleri yapacaksınız.

Yere yapışan bedenlerimizi yıkayacaksınız, sonra aynı anda üstümüze basıp geçeceksiniz.

Sen de öyle yapacaksın, o da öyle yapacak onlarda öyle.

Katillerimizi, azmettiricileri, işbirlikçilerini bulamayacaksınız.

Öldürüldüğümüzle kalacağız, tarihe ‘10 Ekim 2015 Ankara Katliamı’ yazıp yıldönümlerinde karanfillerle anacak, ağıtlar, türküler, marşlar, şiirler söyleyerek acılarınızı yanı başlarımıza gömeceksiniz.

Susacaksınız.

Yalnızca vicdanlarınız ağlayacak, günler boyu bizi konuşacaksınız, konuşacaksınız ve konuştukça kininizi, öfkenizi, hıncınızı kendiniz yere çalmış olacaksınız.

Mezar taşlarımıza dokunup acılar içinde kıvranacak, katilimizin adını fısıldayacak ama susacaksınız.

Öyle yapmadınız mı, daha dün gibi değil mi yaşadıklarımız.

Kanlı 1 Mayıs’ta, Maraş’ta, Sivas’ta, Roboski’de, Gezi’de, Soma’da ve onlarcasında binlerceniz çıktı sokağa, binlerceniz isyan etti zulme, adalet aradı, hukuk aradı sonra binlerceniz aynı anda sustu.

Alıştırıldık zulmü ve katliamı kutsamaya, her seferinde açtık ellerimizi bir bilinmezden yardım istedik, zavallı, ürkek bir korku geldi taht kurdu yüreklerimizde.

Hep aynı siyaset cambazlarından hep aynı şeyleri istedik, olmayacağını, olamayacağını bile bile istedik.

Gerçekleri haykıranlara ‘doğru ama’ deyip sırtımızı döndük, böyle yaptıkça kahrolası sistemin temel parçaları olmuş iğrenç siyaset kurucularının esiri edildik.

Görmedik bu düzenin değişmesi gerektiğini, bize tanınan zehir zıkkım bir hayata katlandık.

Buydu istenen, ‘verilenle yetin, şükret, çalış seninde olur, demokrasi bu kuralları var, günü gelir değişir’ yalanlarına tapındırıldık.

Zulümsüz, sömürüsüz, eşit, özgür bir ülkeye inanmadık, barışa, kardeşliğe, bağımsızlığa ütopya deyip geçtik.

Örgütlenmedik.

Başıboş yılkı atlarının özgürlüklerini sevdik, rüzgârların uğultusunu, çağlayan suların seslerini sevdik, ama sevemedik gerçeği.

Acımadık kendimize, çocuklarımıza, üstüne basıp geçtiğimiz toprağa, çiçeğe durmuş ağaca, günümüzü günlere katık ettik.

Emeğimizi yere çalanlara sustuk, hayatlarımızı parçalayanlara, düşmanlığı çoğaltıp kutsayanlara sustuk.

Fısıltılarla konuşuyor, fısıltılarla susuyor oysa çığlıklarla kanlar içinde parça parça liğme liğme ölüyoruz.

Şimdi yine aynı şeyleri yapacaksınız.

Yere yapışan bedenlerimizi yıkayacaksınız, sonra aynı anda üstümüze basıp geçeceksiniz.

Sen de öyle yapacaksın, o da öyle yapacak onlarda öyle.

Sonra…

[email protected]