Sokak bizi çağırıyor…

Adam durmaksızın bağırıyor.

Büyük acılar çeken kanserli bir hasta gibi!

Yüz ifadeleri değişiyor, çöp bıyıklar titriyor, kaşlar inip kalkıyor, kin dolu kelimeler ortalığa saçılırken, otuz iki dişi birden görünüyor.

Çirkin.

Titrek sesiyle, ‘bu iş tamamdır, artık geri dönüşü yok, özelleşecek’ derken yandaşları, yalakaları alkışa duruyor.

O konuştukça yardakçıları yazılar döktürüyor.

Hayatlarında bir kez olsun bir tiyatronun kapısının önünden bile geçmemiş madrabazlar ahkâm kesiyorlar.

Sanki top yekûn imha kampanyası başlatmış durumdalar.

Başka işleri yok, hepsinin hedeflerinde sanatçılar var.

Akit, Yeni Şafak, Zaman, Star ve Sabah gazetelerinin silahşorları iş başında.

“Bu iş hemen bitmeli, önümüzdeki sezona kadar çözülmeli, kesilmeli bunların sesi-soluğu”

“Dünyanın hangi ülkesinde Devlet’in tiyatrosu var? Yeter artık dağıtılsın, bitsin bu iş.”

“Bakalım bu kadar övündükleri tiyatrolarını kim alacak, hangi şirket talip olacak. Göreceksiniz alıcısı bile olmayacak. Değersiz, beş para bile etmez bir malı kim alır?”

“Yıllardır devletin sırtındaki bu keneden artık kurtuluyoruz ya içim rahat”

Başbakan korosu, bu ve benzeri sözcüklerle günde beş vakit küfür ediyorlar.

Gazetelerinde, dergilerinde, TV ekranlarında salyalar saçarak yapıyorlar bunu.

Sanatçıların 24 Nisan Beyoğlu buluşması çok canlarını yakmış!

“Bu bir kalkışmadır, kim bunlar, kendilerini ne sanıyorlar?”

Bu sözcükleri savuran ‘gazeteci’ sıfatlı tipleri görseniz, yüzlerine bakmazsınız ama adamların her biri bir yemlikte köşe yazarı!

Susturulan çoğul ise tepkisini açığa çıkaracak anı bekliyor.

Sokaklar, meydanlar sanat ve sanatçıyı çağırıyor.

‘Şimdi değil ise ne zaman?’

Faşizmin gerçek yüzünü gösterebileceğimiz böylesi tarihsel olanaklar, bir daha ne zaman yakalanacak?

Bu ülkenin tiyatro sanatçıları ve sanat alanlarının tüm yaratıcıları daha ne bekliyoruz?

Sokak bizi çağırıyor.

Orada yalnız kalacağımızı savlayanlar yanılıyorlar.

Yaşam hakları gasp edilen emekçiler, yoksullar, seyircilerimiz, ülkenin geleceğini ellerinde tutan gençlik bizi bekliyor.

Ortaya çıkmalı ve saldırıyı geri püskürtmeliyiz.

Tüm insanlığa gerçeği anlatmak ve direnerek alanlarımızı korumak bir erdem değil, insanlık görevidir.

[email protected]