Sen yoluna ben yoluma…

Ne olurdu bu memleket kan, öfke, kin ve ölümden öte, her kentinde tiyatro, opera, senfoni, bale, sinema salonları, galerileri, müzeleri, kütüphaneleri, kitapçı dükkânları olan bir ülke olsaydı, kıyamet mi kopardı yani?

İşsizi olmayan, işçileri, emekçileri ve tüm halkı örgütlü, çocukları, kadınları, yaşlıları yaşama sevincinin tadını çıkaran, doğası talan edilmemiş, kültürel dokuları yaşatılan bir ülke.

Çok şey istiyorum değil mi, ama bu kadarıyla yetineceğimi sananlar aldanırlar.

Adalet istiyorum, herkes için eşit biçimde hukuktan yararlanma hakkı istiyorum, şu eli kana, kine, nefrete, halka öfkeye, düşmanlığa, savaş kışkırtıcılığına bulaşmış katillerden tek tek hesap sorulsun istiyorum.

Din istismarcısı cambazlık, ırkçılık, ötekileştirme suç ilan edilsin, kadın cinayetleri, çocuk istismarları bitirilsin, bunları yapanların kulaklarından tutulup, kollarına kelepçeler takılsın istiyorum.

Tarikat ve cemaat örgütlenmeleri, Diyanet İşleri Başkanlığı kapatılsın, eğitim herkes için eşit-özgür bilimsel olsun, ulaşımdan sağlığa her alanda paranın padişahlığı bitirilsin istiyorum.

Halklar barışa kavuşsun, ülkenin bağrında büyük bir halay kurulsun, silahlar sussun, ne bir ağaç, ne bir çiçek, ne bir çocuk, ne bir su damlası küskün kalmasın istiyorum.

Dahası var.

Şimdi siz ‘ütopya’ deyip gülüp geçersiniz belki ama tam bağımsızlık istiyorum, Emperyalist tüm kan emicilerin ve işbirlikçi vatan satıcılarının kovulduğu, tüm dünya insanlığı ile barışık bir ülke istiyorum.

Sınıfsız, sömürüsüz, emeğin en yüce değer olduğu, halkların kendi dillerinde şarkılar söyleyip zılgıtlar çektiği, acının yenildiği, kahrın bitirildiği bir ülke çok mu zor ve ben gerçekten çok şey mi istiyorum?

Hayır, zor değil kaldırın başınızı gökyüzünün maviliğine bakın, günbatımlarının kızıllığına, çığlığa durmuş göçmen kuşlarına, yağan yağmura, sokakta ağlayan çocuğa, aç ve açıkta kıvranan insanlığa, üstümüze taşan ölüme, kan kusan cellâtlara bakın anlayacaksınız.

Olmadı, hırsızlamaya doymak bilmeyen bu soysuz oburluğa bakın, talanı yaşam edinen tapınmacılığa, cehaleti erdem sayan insan dışılığa, sanat ve hayat düşmanlığına, bilim ve kültür geriliğine, ibadeti halkı soymak için yapan simsarlığa, aç çocukların gözbebeklerinden utanmayan vurgunculara, güce tapınmayı vicdan sayan onursuzlara bakın.

Evet, haklısınız ben binbir çiçekle bezeli bir Anadolu istiyorum.

Çok  şey mi istiyorum?

Beraber yürümenin hiç mi olanağı yok?

Yine yeni bir seçimde yollarımız ayrı mı düşecek, yine sen o yana ben bu yana mı yol alacağız?

Bu kez umursamayacağım, varsın böyle olsun.

Bir kez daha tutun düzen siyasetinin kuyruğundan, olmadık madrabazlıklar yaşa, bile isteye kirlensin geleceğin, umudunu yavan ekmek belle, verilen sahte vaatlere sarıl, ‘iki lokma bir hırka’ ile yetinip avun, yalana doy, aklın bile hırsızlansın.

Oysa günü gelecek acılar içinde sızlandığında, yanında yine kendi çocuklarını bulacaksın. Her biri eşitlik ve kardeşlik, hukuk ve adalet ve aşk için toprağa düşen, umudu kuşanan, öfkeyi yere çalan, barış ateşi yakan, boyun eğmeyen, zalimin zulmünü yere çalan çocuklar.

Haydi, şimdi sen yoluna ben yoluma.

[email protected]