Seçim senaryoları…

- Son kuşatma için bütün hazırlıklar tamam deniyor ağabey, AKP 31 Mart seçimlerinde yerel yönetimlerde de imparatorluğunu ilan edecek ve ülke tepeden tırnağa ele geçirilecek diye büyük bir algı var.

- Kötü senaryo ama elbette ki hedefleri budur. 

Muhalefete ve halka nefes alacak tek alan bırakmadan, ele geçirilmeyen ne varsa tamamını kuşatarak, baskıyı daha da çoğaltıp her istediğini yapabilmenin önünü açmak ister, olmayacak şey değil.

- Bir fısıltıdır dolaşıyor, isterse seçimleri yaptırmaz, kendinin olmayan bütün belediyelere kayyum atar olur biter. Nasıl olsa buna bir iki bağırtı çığırtı olur, sonra susulur deniyor.

- Diyarbakır dâhil doğu ve güneydoğuda il ve ilçelerinin önemli bir bölümü kayyum ile yönetiliyor, itiraz eden var mı? 

Yüzlerce belediye meclis üyesi, il, ilçe başkanları, başkanlar cezaevlerinde. 

Eş başkanlar içerde, vekiller içerde. 

Demirtaş için verilen AİHM kararı uygulanmıyor. 

HDP ile birlikte herkes suskun.

Kendi elinde tuttuğu belediyelerin başkanlarını görevden aldı. 

Ankara ve İstanbul en görüneni, ses çıkaran oldu mu, görevden alınanlarla ilgili yargıya ulaşmış tek dosya var mı?

Sayıştay raporları uçuşuyor ortalarda.

AKP’li onlarca belediye de milyonlarca yolsuzluk belgesi var, hesap soran bir yargı var mı?

- Zaten “Seçimlerde kaybedilirse kayyum atarız olur biter” diye açıklama yapmıştı anımsayın, buna karşı çıkan oldu mu?

- Bir iki cılız fısıltı dışında hayır.

- Diyelim ki seçimler yapıldı, oylar çalınmadı, YSK tarafsız kaldı, yargı işini yaptı hileleri önledi, o zaman ne olur diye düşünüyorum.

Komik senaryo biliyorum, çünkü bütün bunlar mümkün değil. Bu ülkenin fabrika ayarları zaten bozuktu, yetmedi AKP döneminde yapılan tüm seçimlerde ve 24 Haziran sonrası tamamen bozuldu. 

- Hilesiz hurdasız bir seçim bugünün saltanat sürücülerinin işine gelmez, unut o bahsi. 

AKP eksik kalan adaylarını da açıklar açıklamaz AA ajansı şimdiden sonuçları ilan ederse şaşırma!

- Anladığım şu ki, hangi senaryoya bakarsak bakalım ülke kıskıvrak yakalanmış durumda, hem de ümüğünden.

- Bu kıskaçtan kurtulmak isteyen de yok zaten. 

Halk ölüm sessizliğinde.

Muhalefet her şey demokrasi ve yasalar çerçevesinde yürüyormuş gibi davranıyor. İttifak arayışlarında evcilik oyunu oynuyorlar. 

Çaresizlik akılları kuşatmış.

Orası senin, burası benim üstüne bir koltuk kapışmasıdır sürüyor. 

Sonuç alma olanakları ise neredeyse sıfır. 

Ankara başta olmak üzere kaybedecekler. 

Bunu söyleyince bazı dostlar kızıyor.

Ancak ne çare ki gerçek acıdır, can yakar.

Eğer tüm kentsel talan bitirilecek, halka karşı işlenmiş kent suçlarının hesabı sorulacak demez, bunu nasıl yapacağını açıklamazsan ne farkın var ülkenin iliklerini sömüren anlayıştan?

İstanbul zaten kaybedilmiş bir kenttir. 

AKP dışında kim varsa birleşseler yine alınamaz. 

Ülke rantının %80’inin kaynağı olan bir kenti teslim etmek, hiçbir hak yiyicinin işine gelemez.

Hepimiz aynı şeyi söylemiyor muyuz? “İstanbul’u alan ülkeyi alır.”

21 milyonluk bir kentin; Marmara’dan Karadeniz’e, oradan Tekirdağ’a kadar uzanan uçsuz bucaksız topraklardaki para kaynağından söz ediyoruz.

İzmir bu kez kaybedilirse şaşırmayın.

Hiç azımsanmayacak bir yığınak yapıldı İzmir’e.

Aradaki makas daraldıkça daraldı, iki küçük alavere dalavere işi bitirebilir.

İlk adım para musluklarının açılmasıyla başladı, gerisi gelecektir.

- Senaryo dedik ama bu anlattıklarınız en kötü senaryo galiba, tek damla umut yok içinde.

- Elbette tam tersi olsun isterim. 

Ancak biliyoruz ki umut; yalnızca örgütlü toplumların geleceği emek, eşitlik ve özgürlük adına yeniden yaratma sevdasıdır. 

Bizim ülkemizde var mı böyle bir durum. 

İliklerine kadar gericilik şırınga edilmiş bir ülkenin yurttaşlarıyız. Aydınlanma damarları budanmış, geleceği çalınmış, umudu karartılmış, korkunun esiri edilerek suskunlaştırılmış bir ülkenin.

Umut çocukların sevinçlerinde gizli, direnen meydanlara çıkan işçilerin, emekçilerin, kadınların haykırışında gizli.

Yapılması gereken bu umudu ortaya çıkararak yeni bir hat örmekte.

Avrupa’nın birçok ülkesinde emekçiler sokaklarda, “Asla pes etmeyeceğiz” diyorlar, kim bilir belki bizde de bir duyan olur!

- Sanat ve aydınlanma dünyasının suskunluğu benim gözümü yaşartıyor ağabey!

- Bu konu üstüne laf etmekten bıktım be kardeşim. Artık daral geldi. Kırmızı kar yağmasını bekliyorlar, beklesinler, önümüz kış belki yağar.

[email protected]