Provokatörler…

8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’ndeki binlerce insanı, hakları için bir arada görünce birilerinin dudakları uçuklamış, uykuları kaçmış olacak ki ortaya Kabataş benzeri yeni bir yalan “Ezanı ıslıkladılar” diye en tepeden servis edildi.

-Böyle bir durum olmadı ağabey, ben oradaydım, binlerce insandık, yüzlerce insan görüntüleri kaydetti, basının hem ulusal hem evrensel olanı neredeyse kare kare eylemi yayınladılar. Islık, bağırtılar, çığlıklar, sloganlar bu eylemin şenlikli olması için kendi doğallığında bir durum. Kaldı ki ıslıklarla protesto edilen polisti. Polisin küfürbaz, zorba, saldırgan tutumuydu.

-Bu durumu elbette biliyorum. Hem kendi yandaş yazarları da benzeri açıklamalar yapıp “yanlışlık yaptık böyle bir olay olmadı” dediler. Ortada dünya basınının sunduğu görüntüler var, o da olmadı polis kameralarının kayıtları var. Hiç kimse bu yalanı doğrulayacak tek görüntü sunamaz. Tıpkı Kabataş sahtekârlığının düştüğü çukur gibi rezil bir iğrençlik bu. Koroya tüm yandaş medya, Bahçeli, hükümet sözcüsü, Diyanet-Sen’de katıldılar. Halen bağırıyorlar.

-Amaç belli ağabey.

-Sıkıştılar. Seçimlere günler kala hiçbir şey istedikleri gibi gitmiyor, görüyoruz. Toplama insanlarla mitingler yapılıyor. Okullardan çocukları izinli sayıp, belediye personelini zorla, memurları ise baskıyla mitinglere taşıyorlar. Küfür, hakaret, tehdit, yalan propagandası havada uçuşuyor. Ayrıştırma zillet-İllet, vatan haini, terörist ve beka kelimelerinde kilitlendi. Her adımda, ağızlar her açıldığında aynı cümlelerle saldırıyorlar. Din simsarlığında sınır yok ama bütün bunlara rağmen süreç istedikleri gibi işlemiyor.

-Çarklarına çomak sokulacaklarını anladılar, daha önce oylarını aldıkları halkın en sıradan bireyi bile ekonomik durumdan, işsizlikten, geçinememekten, açlıktan, pahalılıktan yakınıp dikleniyor.

-En çok bu canlarını yakıyor. Ellerinin altındaki kurbanlıklar birer birer ve hep beraber kaçışıyor.

-Açıklanan hayali rakamların hayatta hiçbir karşılığı olmadığını kendileri de biliyorlar ama inatla yalanı her gün daha da büyüterek sürdürüyorlar.

-Aç ayı artık oynamıyor!

-İşte tam da bu nokta da yeni bir çözüm yaratmak gerekiyor. Bu bağırıp çağıran yoksulluğun, diklenen insanlığın yumuşak tek karnı var, onun adı din.  Orayı provoke edecek bir sürüyü meydanlara sürerek ortalığı karıştırıp, buradan nemalanmak gerekiyor, bunun için en yüksekten bir yalanı servis etmek yetecektir, yaşanan tam da budur.

-Anında döküldüler ortalığa. Ellerinde hilafet bayrakları, dillerinde Arapça beddualar, küfürler, yetmedi mekânlara saldırılar. Polis önce saatlerce seyretti.

-Evet ya, İstiklal Caddesi’nde aykırı bir sinek uçsa başına tomalar konar, biber gazına boğulur ama bu güruh saatlerce şeriat, hilafet diye bağırıp, yürüyüşler yaptılar.

-Vali, polis şefleri o da olmadı, her şeye dişlerini gösteren içişleri bakanı yaşananları görmedi demek aptallık olur. İzin verdiler ve istediklerinin olması için kolaylık sağladılar. Olay işyerlerini basmalara varınca göstermelik müdahale ile durdurdular.

-Durmayacaklardır. Önceki yalanların nasıl arkasında olduklarını defalarca dillendirip, belgeler yayınlayacaklarını söyleyerek ta 2013 yılından beri nasıl sürdürüyorlarsa yine aynı şeyi yapacaklardır.

-İnandıracakları hiç kimse kalmayacak, ya o zaman ne olacak?

-O zaman yeni kışkırtmalar beklemek gerek. Ayrıştırmak, bölmek, parçalamak amacın kendisi ise ne gerekiyorsa o yapılır.

-Yazık olmuyor mu ülkeye?

-Kimin umurunda. Beka demek saltanatın sürmesi demek, saltanat sürsün yeter gerisinin ne önemi var?

-Seçim güvenliği de ortadan kalkıyor.

-Var mıydı ki kalksın.

-Ne olacak böyle?

-Kabullenilmiş çaresizliktir bunun adı.

-Sonuçta biz zillet ve illet, vatan haini ve terörist olarak kalacağız ve beka diyen saldırganlık kazanacak öyle mi?

-İstenilen o ama senle ve binlerce erdemli insanla Kartal Meydanı’nda yaşadıklarımıza bakınca; bu soysuzluğa boyun eğmeden sizinle ‘aynı gemide değiliz diyerek’ onurlarını birleştirenler asla teslim olmayacaklar.

-Müthişti ağabey, özellikle gençlik.

-Kadınlar.

-Evet, kadınlar emekçi kadınlar. İşçi kadınlar, anneler, bacılar, kardeşler.

-Yoldaş deyip kucaklaşanlar.

-İşte umut onlarda.

-Yoldaşlığın şiirinde, şarkısında, dansında, oyununda.

Nasıldı Gorki romanından Brecht’in oyunlaştırdığı ANA oyununun şarkısı.

“Gardiyanları ve yargıçları ve savcıları
hepsi halka karşıdır.
Kanunları, yönetmelikleri, bütün kararları
hepsi halka karşıdır.

Dergileri, gazeteleri, bütün yayınları
hepsi halka karşıdır.

Bunların hiçbiri onları kurtaramayacak,
durduramayacaklar halkın coşkun akan selini.

Panzerleri, kelepçeleri, bütün silahları
hepsi halka karşıdır.
Zindanları, tutukevleri, işkenceevleri
hepsi halka karşıdır.
Borsaları ve şirketleri ve iktidarları
hepsi halka karşıdır.

Bunların hiçbiri onları kurtaramayacak,
durduramayacaklar halkın coşkun akan selini.”

[email protected]