Ondan şikâyet, bundan şikâyet…

Sizin de içiniz kalktı biliyorum, sizin de kusasınız geldi!

“Ne bu kardeşim, bu kadar da olur mu, adam her iki kişiden birinin oyunu aldı”

“Nasıl iş bu, aklım almıyor, bu halk bu kadar geri olabilir mi?”

“Adam diktatör, halk diktatörleri seviyor, ne diyorsa inandırıyor, inanıyorlar”

Bu ve benzeri onlarca fikir beyan eyleyen yüzlerce insanla karşılaşmanız mümkün.

Ama buzdağının ardındaki gerçek olduğu yerde duruyor.

Nereye bakarsanız bakın, AKP’den şikâyeti olanların içinde, seçim sonuçlarından memnun ve mutlu olan kimsecikler bulamayacaksınız.

BDP dışında.

BDP güçlü bir çıkışla istediği çıtaya yakın sonuç aldı.

Bu iradenin neleri ne kadar başarabileceğini-değiştirebileceğini birlikte göreceğiz.

Kaybedenlerin yakarışlarındaki-şikâyetlerindeki ortaklık da şaşırtıcı geliyor bana.

“Bu kez olmadı yenisine bakacağız, mücadele yeni başlıyor”

Tamam, anladık olmadığını görüyoruz ama bu anlayış böyle sürdüğü sürece yenisini beklemek beyhude değil midir?

Bu anlamda sistem partilerinin ne halt ettiği beni hiç ilgilendirmiyor. Al birini vur ötekine.

Ancak görüyorum ki doğru yerde durup, gerçeği söylemek yalnız başına hiçbir şey ifade etmiyor, sonuç ortada.

Ne yapmalıyız-nasıl yapmalıyız tartışmaları başladı başlayacak.

Toplumu dönüştürebilecek, bireylerin aklını gericilik kuşatmasından kurtarabilecek, devrimcileştirecek yeni bir ufka gereksinme olduğu ise açık.

Sözü eğip bükmeden söylemeyi yeğleyenlerden biri olarak, sanat alanında üretilenlerle kitleleri buluşturarak, azımsanmayacak bir güç kotarılabileceğine inanıyorum.

Bunun hem ülkemizdeki sınıf mücadelesi tarihinde hem tüm insanlık mücadelesinde onlarca örneği var.

Açıkça söylemek gerekir. Benim ülkemde sanatçılar mitinglerde-eylemlerde kurulan sahnelerden üç-beş süslü cümle kurdurmak, iki şarkı, bir türkü söyletmek ve şiir okutmanın dışında ‘işe yaramıyorlar’!

Nedense, ürettiklerimize el uzatarak onları geniş yığınlarla buluşturma iradesi hep öteleniyor.

Ben son on yıldır ‘kimin için üretiyoruz’ sorusunun yanıtını arıyorum. Sağıma dönüyorum kuşatma, soluma dönüyorum kuşatma!

Oysa üretilen oyunları, şarkıları, operaları, baleyi, senfoniyi, filmleri, yazılan romanları, şiirleri, öyküleri, çizilen karikatürleri, boyanan tuvalleri, yontulan heykelleri hayatı ve insanı değiştirmek için kavganın içine atmak hiçbir siyasal yapıyı eksiltmez, aksine çoğaltır, zenginleştirir, büyütür, geliştirir ve erginleştirir.

Önümüzdeki süreçte, bu yeni olmayan önermenin düşünülmesini-tartışılmasını ve hayatla buluşması için kanalların açılmasını umuyorum.

Yoksa ‘ondan şikâyet bundan şikâyet’ durumu, sürüp gidecek.

[email protected]