Newroz…

Madem ki Kazlıçeşme’ye giden tüm yolları panzer barikatlarıyla kapadınız, bölgede hareket halindeki her şeyi düşman gördünüz, oldu olacak gaz yerine kurşun sıkıp kurtulsaydınız bunca yurttaştan!

Fena mı olurdu?

Bir yurttaş yerine binlercesinin canını alırdınız.

Böylelikle “açılım, açılım” diye yıllardır sırtımızda pişirilen boza da kıvamına gelirdi.

Dünyanın hiçbir ülkesinde olmayan bir ilk gerçekleşirdi.

Bir halkı topluca imha etmek size tarih yazdırırdı, yazık fırsatı kaçırdınız!

İki gündür soruyorum, bu mudur ‘ileri demokrasi’, bu mudur insan haklarına saygı?

21 Mart’ta değil de 18 Mart’ta Newroz kutlaması yapmak istemenin bedeline bakın, yüzlerce tutuklu, yaralı ve bir ölü.

Neden korkuluyor bu kadar?

Üstüne çıkıp tepindiğiniz bu halkın bir bayram kutlamak adına ortaya çıkmasına bile tahammülünüzün kalmadığını görmek, aczinizin işareti değil mi?

Şimdi kimler yutacak o yüksek perdeden gün yirmi dört saat bağırdığınız ‘eşitlik ve özgürlük’ yalanlarınızı?

Nerdeyse insanlığını yitirmiş yandaşlarınızdan mı medet umuyorsunuz yoksa ‘yetmez ama evet’ diyen yüzü karalar mı kurtaracak sizi?

Cemaatinizi, Sivas için “yaktık yine yakarız” diyen gözlerini kan bürümüş gençliğinizi, biat eden sürüyü, yalaka yandaş medyanızı ikna probleminiz yok, bunu anlıyoruz ama dünya insanlığına ne diyeceksiniz, ‘bayram kutlamasını yasakladık, bunlar dinlemediler, gereğini yaptık’ diye sıyıracak mısınız?

Buradan çıkış var mı?

Bu bir hesaplaşma olsa gerek.

“Roboski katliamının hesabı sorulacak” dendikçe ar damarlarınıza basılıyor olsa gerek.

Sahi ne oldu gencecik yurttaşlarımızın katilleri?

Kimler onlar, bu kadar mı zor emri verenin kim olduğunu saptamak?

Hani Devlet’in tüm olanakları seferber edilmişti, komisyonlar kurulmuştu, hani suçlular kim ve kimlerse belirlenecek ve yargı önüne çıkarılacaktı.

Ne oldu, katiller yakınlarınızda bir yerlerde mi çıktılar karşınıza, yoksa ‘gizli eller’ mi?

İstanbul’u, Diyarbakır’ı kana bulayarak, biber gazlarıyla, panzerlerle insan avına çıkıp çocuk-kadın-yaşlı demeden hedefe koyup, birer kuş gibi avlamaya kalkarak, insanlığı susturup, katliamın üstünü örteceğinizi sanıyorsanız, aldanırsınız.

Şimdi 21 Mart Çarşamba günü sıraya dizilip, ağızlarınız kulaklarınızda ateşin üstünden atlamaya hazırlanıyorsunuz.

Önde içişleri bakanınız ardından tüm bakanlar kurulunuz, valileriniz, emniyet müdürleriniz sek sek oynayacaksınız.

Ateşin içinden sizlere bakan çocuk gözlerini görmeyeceksiniz, alnından gaz mermisi kapsülüyle vurulup ölen Hacı Zengin’in çığlıklarını duymayacaksınız, TOMA altlarında kalan kadınları umursamayacaksınız, yüzlerce yaralı yurttaşın acılarını hissetmeyeceksiniz.

Siz size yakışanı, açılımınızın gereğini yapacaksınız!

İnsanlık da izleyecek.

[email protected]