‘Milli Kültür’…

-Sinema salonlarının önünde iki afiş var

-Gördüm ağabey.

-Biri kapalı gişe oynuyor diğeri boş. İkisi de ülke sinemasının nereye savrulduğunun ‘iyi’ örnekleri! Pespayelik ve kepazelik nasıl yazılır, nasıl çekilir, nasıl oynanır, nasıl kurgulanır, nasıl pazarlanırın belgesi gibiler.

-Birinde adam ülkenin bütün sinema salonlarını kapattı. Suratındaki sakal bile kalemle yapılmış bir iğrenç ‘karikatür tiplemesi’ için gişelerin önünde kavgalar çıkıyor. Ne söylediği anlaşılıyor, ne anlattığı bir şey var ama yırtına yırtına gülüyor millet. Neredeyse bütün salon Recep İvedik.

Diğeri tam zavallı. Yönetmeni bile filme sahip çıkmıyor.

-Çıksa ne olur, çıkmasa ne olur. Değil mi ki sen bu filmi çekmeyi kabullendin, başına onca çorap örüldü ama vazgeçmedin, çalışanlarının hakları gasp edildi sustun, film elinden alındı ama ne yapıp edip döndün çekmeye devam ettin. Sinema tarihine kara bir leke çaldın ve bir ‘diktatör güzellemesine’ imza attın.

-Ya o rezil senaryo da oynamayı kabul eden ‘oyuncular’ onların hiç mi suçu yok?

-Utanmazlığın sözlük karşılığı arsızlıktır ya da tam tersi arsızlığın sözlük karşılığı utanmazlıktır. Erdemini yitirdin mi kul olursun. Şerefmiş, oyunculuk ahlakıymış filan umurunda olmaz. Üç kuruşa rezilliğin bayraktarı olursun.

-Galasına giden AKP kurmaylarından biri ‘çok beğendim, oyuncu da pek benzemiş doğrusu’ diyor.

-Nesini beğendiğini söyleyemiyor. Söyleyemez. Bilmez, bilmezler. Sinema nedir, sanat nedir, nasıl olmalıdır, hangi emeğin ürünüdür, ne için yapılır, ulusal ve dünya örneklemeleri nelerdir umurlarında değildir.

-Orada bir aklı kıt TV yorumcusu, ‘bu film bir milli kültür ürünüdür’ filan gibi bir laf gevelemiş.

-Ne bekliyorsun ki elbette öyle diyecek, yalanı büyütüp süsleyecek ki tapınmacılar salonlara koşsun.

-Milli Kültür Şurası diye bir ‘müsamere’ yaşandı. AKP kurmayları karşılarına sanatçıları, alanların temsilcilerini almış nutuk çekiyorlar.

-Gitmedim ama izleyen insanlarımız var. Devlet Tiyatrolarının yetersiz genel müdürü ve avenesi ile İskender pala adlı ‘intihalci’, ‘ödenekli sanat kurumlarının 5 yıllık bir süre içinde sivilleşmesi’ direktifini deklere etmiş.

Sahne sanatları komisyonuna bak.

Başkan:  İskender Pala

Üyeler: Birol cirgül  Bozkurt Kuruç Gökçen Koray   Mesut iktu Mustafa Erdoğan   Suat Veral Tan Sağtürk Turgay Nar ve nam-ı değer Ulvi Alacakaptan.

15 dakikalık sürelerde bu insanların alanlarla ilgi söyledikleri, açık adıyla ipe sapa gelmez bin kelam!

Komisyon başkanı zat, ‘ Devlet tiyatrolarında yazar ve çevirmen telif hakları çok yüksek düşüreceğiz’ diye söze başlıyor. Akla bak akla, yılların kazanımını çöpe süpürecek.

Hele Ulvi efendinin ‘özel tiyatrolar hep sol tandanslı oyunlar oynuyorlar, halka inemiyorlar ve insanların dini duygularıyla alay ediyorlar’ diye başlayan meslek düşmanlığı konuşması, bir başkasının ‘kostüm ve aksesuarlara sıkılan ilaçlar zehirli, yoğurt yardımı istiyoruz’,  bir diğerinin ‘Aspendos çok pahalı’ diye söze girmesi ve kıt akıllı başka birinin ‘Tiyatro Yunanca bir kelime burası Türkiye, biz buna Temaşa demeliyiz’ gibi cahil söylemi, rezaletin tavan yapması olsa gerek.

AKM için ‘bir an önce onarılmalı, opera, bale, senfoni, tiyatro mağdur’  diyen Tan Sağtürk komisyon içindeki en doğru önermeyi dinlendiriyor.

Sıra alan temsilcilerine gelince söz hakları 3 dakika ile sınırlanıyor. Zaten komisyon üyelerinin dinlemeye bile tahammülleri yok.

Arkadaşlarından süre haklarını talep ederek 20 dakikalık bir zaman kazanan Atsız Karaduman, Devlet Tiyatrolarının sorunlarını ve çözüm önerilerini okuyor.

Her sanat düşmanlığının altındaki imzanın sahibi Pala efendi, insanları azarlamaya kadar vardırıyor işi. Elinden gelse Atsız Karaduman’ı dışarı attıracak. Sonunda daha önce hazırlandığı belli olan ‘sahne sanatları sonuç bildirisi’ yine bu zat tarafından okunuyor.

TÜSAK adlı tuzak sanat alanları tarafından reddedildiği günden beri kuyruk acısı yaşayan bu tilki akıllı, emir kulluğunda sınır tanımadığının belgesini gerine gerine savunuyor.

Bu anlattıklarımın eksiği var ama fazlası yok.

Anlayacağın arsızlık tavan yapıyor.

İtirazlar dinlenmiyor ve iş oldubittiye getiriliyor.

Gericilik sanat ve kültür hayatımızı kendi emelleri doğrultusunda ‘düzenleyerek’ aklınca meseleyi halledeceğini sanıyor!

Ancak biliyorlar ki, bu alan bu tür aymazlıklara teslim olacak kadar erdemsiz değildir.

-Değildir.

Her şeyi kendi karanlık dünyaları için kurgulayan bu zavallılar kaybederler.

Buradayız ve yalnız değiliz.

-Buradayız.

Sahnelerde, okullarda, sokaklarda, meydanlarda ve evet yalnız değiliz.

[email protected].