Mayıs’ın biri 1 Mayıs…

Birkaç gündür İstanbul meydanları unutulan seslerle dolup taşıyor.

1 Mayıs çağrıları havalarda uçuşuyor, herkes üst perdeden bağırıyor, boş duvar bulana aşk olsun, afişler üst üste asılıyor, megafonlardan yükselen çağrılar birbirine karışıyor, her yaştan devrimciler bildiriler dağıtıyor, imza kampanyaları yapılıyor.
Olmalı, daha fazlası olmalı.

Yer gök devrimci şarkılarla, marşlarla inlemeli, seslerimiz birbirine karışarak çoğalmalı.

Gericiliğin insan aklını ele geçirmek için her tür aracı pervasızca kullandığı bu amansız, kirli süreçte, sokaklar, meydanlar devrimcilere kaldıysa bunu en iyi biçimde kullanmak gerekir.

Yoksa kuşatılmış ülkemin vicdanları bile ele geçirilmiş yurttaşlarının akıl kilitlerini açmak çok daha zor olacak.
Ama bu işte bir sorun yok mu?

Bütün bir yıl suskun bunca siyasal yapı, neden yalnızca 1 Mayıs için sokağa çıkar?

Ülke talan edilirken, halkın ekmeğine kan doğranırken, geleceklerimiz çalınırken neredeler?

Hadi hepsini geçelim her biri için onlarca yanıtları vardır.

Peki, onca yıldır yasaklıyken kılıç-kalkan ekiplerine-gaz bombası timlerine-panzer kuşatmalarına karşı dövüşülerek geri alınmış Taksim Meydanının talanı başladığında neredelerdi?

Görmüyorlar mıydı olup biteni?

Kulakları sağırdı da çağrıları mı duymadılar?

Hayır.

Kendilerine dokunmayan yılana, dokunmayı düşünmediler!

Sustular, seyrettiler.

Her şey gibi Taksim talanını da 1 Mayıs gününe havale ettiler.

Şimdi AKP yasağı dayatıyor, bizimkiler bağırıyor!

İki gündür alan bariyerlerle adeta hapsediliyor.

Anlayacağınız Taksim Meydanı polis kelepçeleriyle tutuklanmış durumda.

1 Mayıs’ta bu alana çıkma kararı alan sendikalardan ikisinin başındaki akil insanların AKP yarenliği de bu kelepçeleri çözmeye yetmiyor.
Akiller suskun, Padişahın ağzına bakıyorlar.

Muhalefet zavallı.

Barış pazarlığını yapanların ağzını kilit açmıyor.

Düzen siyaseti çürümüş, pis kokusu ülkeyi sarmış.

Tam da bu tartışmaların ortasında Padişah dilinin altındaki baklayı çıkarıyor, “Topçu Kışlası AVM olacak, Taksim yetersiz, 1 milyon kişilik yeni miting alanı yapıyoruz”

Hiçe sayıyor talepleri, ezip geçiyor kan dökülerek kazanılmış hakları, kendine yaraşanı yapıyor.

O meydanın yeniden 1 Mayıs Meydanı olması için binlerce kardeşim gibi ben de çabaladım, gazlara boğuldum, tekmeler yedim, o meydanda onlarca yurttaş gibi benim de kanım var.

Ben de o meydana işçilerle el ele kol kola girmek istiyorum yılda bir kez de olsa sokağa çıkanları selamlamak, kucaklamak istiyorum.
Gericiliği, ırkçılığı yere çalmak, emeğin gücünü ve barışı ve eşitliği ve özgürlüğü haykırmak, kardeşlerimle halaya durmak istiyorum.
Ama aklım beni alı koyuyor.

Oraya kurulacak kürsüden AKP’nin akil adamları ve liberalizm kapı kulları üstüme üstüme kelam üstüne kelam höykürecekler, bunu şiddetle reddediyorum.

Dinlemek istemiyorum bu geriliği.

Üç-beş sendika ağasının ne söyleneceğine, ne yapılacağına karar verdiği içi-dışı boşaltılmış bir İşçi bayramını reddediyorum.
Taksim meydanı, gericilik tarafından talan edilirken susan sendika patronlarıyla yan yana olmayı reddediyorum.

Yarın 1 Mayıs.

Sabahın erken saatlerinde çıkacağım sokağa, dilimde özgürlük şarkıları, yanımda yürek arkadaşlarım, martıların kanatlarından tutup Kadıköy’e geçeceğiz.

Saat 10’da, işçilerle, kadınlarla, çocuklarla, öğrencilerle, sanatçı dostlarımla seslerimiz çoğalacak dört bir yandan ve tam 11’de birlikte bağıracağız hayata.

Bir oyun şarkısı iken, direniş ve özgürlüğün marşı olmuş 1 Mayıs’ı söylerken, bir kez daha gurur duyacağım mesleğimle.
Tüm namussuzlukları, siyasal ahlaksızlıkları, sanata ve sanatçıya yapılan faşist baskıları reddederek.

“Günlerin bugün getirdiği, baskı zulüm ve kandır.
Ancak bu böyle gitmez, sömürü devam etmez,
Yepyeni bir hayat gelir, bizde ve her yerde.

1 Mayıs, 1 Mayıs işçinin, emekçinin bayramı
Devrimin şanlı yolunda, ilerleyen halkların bayramı.

Yepyeni bir güneş doğar, dağların doruklarından,
Mutlu bir hayat filizlenir, kavganın ufuklarından.
Yurdumun mutlu günleri, mutlak gelen gündedir.

1 Mayıs, 1 Mayıs işçinin, emekçinin bayramı,
Devrimin şanlı yolunda, ilerleyen halkların bayramı.

Ulusların gürleyen sesi, yeri göğü sarsıyor,
Halkların nasırlı yumruğu, balyoz gibi patlıyor.
Devrimin şanlı dalgası, dünyamızı kaplıyor.

Gün gelir, gün gelir zorbalar kalmaz gider,
Devrimin şanlı yolunda, kül gibi savrulur gider.”
[email protected]