Kınalı kan…

2-7-9-11-12-16-17 yaşlarında 29 tane çocuktular, 14 yaşında katil yapılmış bir başka ‘çocuk’ tarafından katledildiler.

İnsanlık insanlığından çıkalı çok oluyor tamam ama bunun benim ülkemde yaşanıyor olması kanatıyor yüreğimi.

Çocuklar, anneleri-babaları ile yan yana toplu bir gömü töreniyle toprağa verildiler.

İsimlerini bilen var mı?

Duvar dibinde kırmızı pabuç, yanmış allı-pullu giysiler, parçalanmış bebek arabaları, elinde plastik çiçeklerle üç yaşında bir masumiyet,  kopmuş kan olmuş bir kol ve kıvranarak ağlaşan kara yazmalı anneler, hıçkırıkları boğazlarında düğüm olmuş babalar, isyan olmuş kardeşler… yani insan.

Tek kişinin omuzlarda taşıdığı mavi örtülü tabutlar geçti önümüzden, gördünüz mü?

İçlerinde Berivan, Fırat, Ayşe, elmas, Fikret, içlerinde ela bebek gözleri, içlerinde ölüm.

Geri kalanların gözleri sel, kor olmuş ruhları, yanıyor yürek.

Yokluğa, hüzne, kedere, çaresizliğe, yalnızlığa sarılıp çöktüler duvar diplerine.

Sustu hayat, ama dinmedi orta yerinden yarılmış yüreklerden taşan sızı.

Öfke sindi kırmızı bir kuytuya.

Bilinmez zamanlara kaldı hüznün türküleri, zılgıtlar kavuştu birbirine.

Ağladı koca kentin kuşları, ağaçları, kedileri.

Kaldırımlardan öfke geçti, elleri bayraksız.

O her katliamda hiç susmayan siyaset cambazları höykürdüler yine.

Alt dudağı titrek, kaşları kalkık, yüzünde bir kilo talk pudrası, yanaklarına hidrofil pamukla sürülmüş allıkla dolaşan bağırdı küfreder gibi.

‘Başaramayacaklar’ dedi, ‘Başaramayacaklar köklerini kazıyacağız’

Alkışlandı!

Her haber bülteninden ilk onun sözlerine saçıldı ortalık yere.

Başarılmıştı oysa.

Ta ilk katliamdan beri o ‘Başaramayacaklar’ dendikçe katliamcılar hep başarmışlardı.

Şimdi ölü bebek bedenleri üstünden yeni bir yalanı büyütmenin vaktiydi.

Kin, nefret, öfke ve din simsarlığı zaten silahtı.

Kareli ceketli birkaç adam geçti ekrandan.

Başkası çıkıp saçma sapan siyasi analizlere boğdu ortalığı.

Cahilin aklı çekilmiyor diyorum inanmıyorsunuz!

Cümle kuramıyor daha, o kadar zavallı ki hangi gayya kuyusunun içine düştüğünün farkında değil.

Bir diğeri ‘terörü durdurmak için ne istiyorsanız vermeye hazırız’ diyor.

Şaka gibi.

Kudurmuş çakalların dişlerinin arasından akan salyalar gibi uluyor ırkçılık.

Yandaş ‘yazarlar’ nefret kusuyorlar.

Anne olacak bir kadın öldürülen çocuklara, ‘teröristlerin piçleri’ diyebilecek kadar aşağılaşıyor.

TV kanallarında katliam değil,  ‘7 Ağustos ruhu’ dedikleri müsamere ve ortakları F.Gülen’i konuşuluyor.

IŞİD değil; PKK, HDP ve 15 Temmuz’u konuşup, katil korumacılığı yapmak için can atan hukukçular, vekiller, müdürler, itirafçılar, valiler, palavracı omuzu kalabalık asker eskileri, kendi yalanını yalanlayan eğitimci kılıklı şeriatçılar, tetikçiler, kahramanlık naraları atan ırkçılar dolanıyor ortalarda.

Aynı gün bir belge düşüyor ülkenin böğrüne, ‘Antep’te IŞİD’ın elinde tuttuğu 4 mahalle var.’

Hiçbir yetkili bununla ilgili konuşmuyor, hiçbir yurttaş buna tepki göstermiyor, hiçbir gazeteci bu haberin izini sürüp gerçeği ortaya savurmuyor, siyasetçi sus-pus.

Bakıyorsun riya  akan gözlerine; hepsi katilleri ve onlarla birlikte yaşamayı seviyor!

Bir tek Komünistler bağırıyor avazları çıktınca, ‘Alışmayacağız, İnsanlık bombalar daha güçlüdür’ acıyı bal eyleyenlerin dışında duyan yok.

İstanbul’da, Artvin’de, Edirne’de, Muğla’da anneler ağlıyor, ülkenin dört bir yanında çocuk mezarlarına çiçekler bırakılıyor, gören yok.

Vicdanlar kör.

Ne oldu Antep sana?

Fazla değil on yıl önce tiyatroları dolu, müzesi kalabalık, halkı şen, çocuk parkları sevinçli bir kenttin?

Kim çaldı aşını, işini, aşkını, sevincini?

Kim burktu yüreğinin coşkusunu?

Hangi taşın altında yatan karayılan saçtı zehrini?

Dön düşün, sana sahnelerden selam edenleri, çocuklarının ellerinden tutup barışı haykıranları, parklarında birlikte kurduğunuz halayları, aynı taslardan içilen umudu, aşkı.

Senin türkülerine seninle sana söyleyenleri düşün.

Sonra bir sabah vakti kuşatıldığın günleri düşün, bağrına sokulan kara hançeri, katillerle aynı toprağı paylaşmaya seni zorlayan zalimleri düşün.

Cami hutbelerinden ‘IŞİD ile din kardeşliğinden’ söz eden sahtekâr imamları düşün.

Yoksa ahı kalacak kara gözlü çocukların.

Yoksa dinmeyecek saklı saklı akıttığın gözyaşların.

Haykır kardeşliği, eşitliği, özgürlüğü, barışı.

Ellerini yakan kan, kına değil.

Teslim olma bu soysuzluğa.

[email protected]