Kımıl zararlıları…

Hayatları boyunca bir baltaya sap olabilmek için bin takla atmış, ama keser sapı olmayı bile becerememiş bazı aklı kıtların, tiyatro alanına verdiği zararların haddi hesabı yok!

Ama nasıl oluyorsa oluyor, bu aymazların söyledikleri gazete-TV haberi olabiliyor.

Bir ülke düşünün ki bu tür insancıklar sayesinde üretilen yalan-yanlış haberler üstüne, "ciddi ciddi" yorumlar yapılıyor ve canlı yayınlarda iş daha da büyütülüp, "gerçek" gibi halka sunuluyor.

Doğrusu bu kadarına pes!

Örnekleyelim.

Bu adamlardan birinin işi-gücü sanatsal özgürlük talep edenlere saldırmak, AKP’nin yıkım politikalarına direnen sanatçılara dil uzatıp karalamak, ülke aydın ve yazarlarına kara çalmak, yandaş gazetesinin sayfalarından sanat düşmanlığını kusmaktır.

Bu zat, ITI (UNESCO) Uluslararası Tiyatro Enstitüsü Türkiye Merkezi’nin başkanlığını tam 27 yıldır yapmaktadır.

Oturtulduğu koltuğu kullanarak, Devlet Tiyatroları’nda repertuvar kurulu üyeliğini kimselere bırakmamakta ve her yıl 27 Mart Dünya Tiyatro Günü’nde Ulusal bildiriyi birilerine ısmarlama hakkını ise, alanın tüm muhalefetine karşılık pervasızca kullanmaktadır.

Geçtiğimiz hafta televizyon ekranlarından, direnenlere ve haksızlığa, yanlış uygulamalara, yasakçı tuhaf genelgelere karşı duran bunun için dayanışarak sokağa çıkan yaratıcılara dil uzatma saygısızlığını göstermiş her olanakta kullandığı N. Hikmet hikâyesini anlatırken de ozanın ayrılmaz parçası olan siyasal kimliğine dil uzatarak, adeta nefret kusmuştur.

Bir başkası "solcu" iken kendini "mümin" ilan etmiş, birden bire dinci gericiliğin tüm söylemlerine tapınır olmuş bir zat!

Eline geçen her olanakta hem devlet hem şehir tiyatroları sanatçılarına en yüksek yerden laf üretmeyi becerebilen bu tuhaf kişilik, verdiği yalan dolan rakamlarla izleyenleri aldatmayı-yanıltmayı becerebildiğini sanmaya devam etmektedir.

Bu tür kımıl zararlıları ne yazık ki yalnız da değiller.

Oyun izlemeden oyun eleştirisi yazan "eleştirmen" kılıklı aymazlar, "muhafazakâr sanat" manzumesine imza atıyorlar.

Olayın-etkinliğin geçtiği yerde olmadığı halde oradaymış gibi sayfalar boyu yazılar yazıp, sanatsal etkinlikleri karalayan cahiller, "yazar" diye geçiniyorlar.

Hayatlarında bir kez olsun bir tiyatronun kapısının önünden geçmedikleri halde köşelerinden tiyatro konusunda ahkâm kesen asalaklar, eleştiri bile kabul etmiyorlar.

Yazdıklarının bir uyarlama olduğu "çok açıkken", "oyun yazarı" diye ortada dolaşan sahtekârlar ise o kadar çoklar ki şaşakalırsınız.

Ülkemiz yandaş basınının bu tür insanlara çanak tutması, hiç şaşırtıcı olmasa gerek.

Tarihimizin en büyük toplumsal çürümesini yaşayan toplumumuz, bin bir türlü gericilik dayatmasıyla tutsak edilmeye çalışılırken, alanımıza sıçrayan bu pis ve leke bırakan çamurdan kurtulmak, elbette hepimizin sorunudur.

Önümüzdeki süreç için birleşip, TİYATRO PLATFORMU adıyla ortaya çıkan güç birliğimizin, ne kadar karmaşık bir alanda mücadele etmek zorunda kalacağı ise çok açıktır.

Yetmiyormuş gibi, tiyatro sanat alanı içinde varlığını yaygınlaşarak sürdüren siyasal ve sanatsal kirlenme, yukarıda anlattıklarımızdan çok daha fazladır ve çok daha kahredicidir.

[email protected]