Kederlenme hakkı…

-Şuna bak, ne hale geldi güzelim bina. Sanki Suriye’den savaşın ta orda yerinden bir yerlerden getirilmiş ve ‘alın size savaş anıtı’ der gibi buraya konulmuş.

-Delik deşik olmuş, camlar bile kırık, şuradan bakınca Çamlıca tepesi görünüyor, içi de bomboş, tüm aksamlarını söktüler, gördüğümüz yalnızca çirkin duvar ve onu süslemek için direnen ön cephedeki nakışlama.

-Öldürdüler. Koca ülkenin ve koca kentin orta yerinde tüm insanlığın uğrak yeri olan; aklını süslediği, yüreğini yeşerttiği, şarkılarıyla, danslarıyla coştuğu, oyunlarıyla sevinçlendiği bir sanat fabrikasını öldürdüler.

-Adından bile ürküldüğü söyleniyor.

-Yalnızca ürkülmüyor daha beteri, nefret ediliyor. Bunu açıkça dile getiren zamanın belediye başkanı şimdi bu ülkenin Cumhurbaşkanı, anımsa lütfen:  “Ben ne bu binayı ne adını ne içinde olup bitenleri sevmiyorum” demiş ve bu sözler basına birinci sayfadan haber olmuştu.

-Anımsıyorum. Sanat örgütleri susmuştu, senin bir TV röportajını anımsıyorum bir de Mimarlar Odasının. Oktay Ekinci “Bu sanat ve hayat düşmanlığıdır” demişti.

-Öyledir evet, Oktay Ekinci doğrulanmıştır. Bu binanın 8 yıldır ölüme terk edilişi, yaşanan tüm süreç sanat ve hayat düşmanlığının ta kendisidir.

-Ne yaptıysanız olmadı, mahkemeler size hak verdi ama yargı kararları uygulanmadı, AKP adına bu binayla ilgili kim konuştuysa ‘yıkılmalıdır’ dediler. Başta RTE sonra dönemin ve şimdinin başbakanları, bakanları ve onlara çanakçılık yapan medya aymazları, birkaç cahil ‘aydın bozuntusu’ tek ağızdan konuştular ve halen öyleler.

-Bizler de tek ağızdan konuşuyoruz “Bu bina tescilli bir kültürel varlıktır ve koruma kurulu kararları doğrultusunda aslına uygun olarak onarılmalı ve gerçek sahipleri olan sanatçılara teslim edilmelidir” diyoruz. Yanıtlayan var mı, yok. Tek amaçları var, yıkıp yerine bir plastik iğrençlik kondurmak ve alanı ranta açmak.

-Gördüm bir takım paylaşımlar, ‘çağdaş opera’ diye gerçek anlamıyla ucube bir yapı, iç donanımıyla ilgili tek bilgi yok, kaç kişilik kaç salon var, kaç prova odası, atölyelisi var, deposu var mı, sahnelerin teknik donanımları neler, galerisi, sinema salonu olacak mı?

-Gizliyorlar niyetlerini, biliyoruz ki içinde alış-veriş merkezi ve ‘boğaz manzaralı otel’ düşleri var. Akıllarındaki öncelik ‘buradan nasıl para kazanırız’ başka bir şey değil.

-Bir yerden de kazanma be kardeşim. Burası bu kentin ortak malı, insanlığın ortak değeri, buradan kazanma, burası köprü değil, otoban değil burası bir akıl zenginliği fabrikası, bırak halk kazansın.

-Oldu. Kimden istiyoruz bunu; tüm ülkeyi betona gömenlerden mi, sahilleri bile doldurup ranta açanlardın mı, dereleri, ırmakları, gölleri, göletleri kurutanlardan mı, milyonlarca ağaç kesenlerdin mi, kimden istiyoruz?

-İstemiyoruz. Görevini yap diyoruz. Yargı kararlarına uy diyoruz, mimari dokular babanın malı değil onlara böyle hoyratça davranamazsınız, kenti ve ülkeyi bile bile sanatsız bırakmak düşmanlıktır diyoruz.

-Dinlemiyor, dinlemeyecek, umurunda değil. Elinden gelse bütün sanat merkezlerini AKM gibi ölüme terk eder. Bunlara başka şeyler lazım. Gökdelen saçmalığında iğrenç binalarla kuşatılmış bir hayat düşlüyorlar. Anlamıyorum yer-gök bina ve binlercesi boş ama bu halen yenilerini dikmenin peşinde. Hiçbirinin içinde sinema-tiyatro-opera-bale salonu yok, galeri yok, kütüphane yok. İki duvar arasına sıkıştırılmış plastikten çocuk parklarını hizmetten sayıyorlar.

-Cami var ama. Her sitenin ilk önceliği cami, olmadı yakın siteler birleşip ortak cami yapıyorlar. Cemaat yok. ‘Kıyamet mi kopar şuraya bir kültür merkezi yapsanız’ diyorsun, ‘orası AVM yeri’ diyorlar, onlarında içlerine iğrenç salonlar konduruyorlar. Koca ülke de o salonlardan yüzlerce var ama yalnızca 8 tanesinde sanat yapılabiliyor, gerisi süs bile değil, mezbelelik.

-Ne zaman yıkacaklar sence burayı?

-Her an. Kandan, kinden, nefretten, öfkeden başlarını kaldırsınlar hemen ilk işleri bu olur. Olmadı, başkanlık sürecinin politik ve sanatsal malzemesi yapılır. Ve bir gün uyanır bakarız ki, anılarınızın en sevinçli günleri alkışıyla, sesiyle, soluğuyla, ruhuyla birlikte yerle bir edilmiş.

-Ne yapacağız, susacak mıyız, oturup kederlenme hakkımızı mı kullanacağız?

-Ne yapıyorsak onu yapacağız, sonuna kadar direneceğiz.

[email protected]