Katil öldü…

Hem de acılar içinde kıvrana kıvrana.

Ülkenin dününü ve geleceğini karartmış bir cani, kendisinden hesap sorulmasını engelleyen bir başka cani sayesinde, kin ve nefretini kusa kusa gitti.

Şimdi, tüm varlıklarını bu katile borçlu olanlar ‘devlet töreni’ ile cenaze kaldırıyorlar, adresleri ise devlet mezarlığı.

Utanmıyorlar.

Öfkeliyim evet, 12 Eylül faşizmini yaşamayanların bu öfkeyi anlamasını, algılamasını elbette beklemiyorum.

Yaşadıklarımızı burada yeniden satır satır dökecek değilim ama insan olan döner bakar 12 Eylül’e ve değerlendirir.

Asılan 50 insan, işkenceler, usulsüz kuralsız, kanunsuz, hükümsüz tutuklamalar. Ev baskınları, gözaltılar, sürgünler, insanlığın aşları-işleri üstüne kezzap dökmeler, cezaevlerine atılan 650 bin yurttaş, topluma deli gömleği gibi giydirilen Anayasa, yasaklanan ve toplatılıp yakılan milyonlarca kitap, kapılarına kilit vurulan tiyatrolar, sansürlenen filmler, oyunlar, sorgusuz-sualsiz içeri atılan yazarlar, çizerler, şairler, oyuncular, sendika,  dernek yöneticileri ve siyasiler.

Hangi birini anlatsam kan, hangi birini anlatsam gözyaşı, hangi birini anlatsam öfke, hangi birini anlatsam sinsi bir hainlik.

Hepsini unutsam, Erdal Eren’in göz bebeklerindeki isyanı utmam, beni üç kez tiyatro sahnesinden gözaltına aldırtıp tutuklatmasını, Urfa Cezaevi’nde yaşadıklarımı,  Diyarbakır tabutluğunda kardeşlerime yapılan işkenceleri unutmam, babamın öfke ve acıyla avaz avaz bağırışını unutmam.

Ülkem için bir yüzkarası olan bu general eskisinin kendisini özdeşleştirdiği Adolf Hitler için yazılmış onlarca kitap, tiyatro oyunu, çekilmiş film, bestelenmiş şarkılar var.

Ben masamın üstüne ‘Hitler Rejiminin Korku ve Sefaleti’ adlı Brecht oyununu koydum.

Ülkemde de bir oyun yazarı çıksa yazsa şu kanlı, belalı, katliamlı süreci de oyun yapsak diye hayıflanıyorum.

Ardından gelen ve tüm saltanatını 12 Eylül’e borçlu olan şimdinin faşistini de anlatan böyle bir oyun, seyircisiz kalmaz.

[email protected]