İsyan et…

“Komşuda pişer bize de düşer mi?” diye soruyorum dostlara.

Kahkahalarla gülüyorlar.

‘Düşmez hocam, bizimkiler yalanla beslenmeye alıştırıldılar’

Sonra Hollanda üstünden bir ileti düşüyor sayfama.

“Mısır ve Tunus’ta sanatçılar, yazarlar, gazeteciler, üniversitelerden hocalar halkla beraber sokakta eylemdeler.”

“Kahire’de 6 Nisan Öğrenci Hareketi’nin çağrısına ilk uyanlar müzisyenler ve oyuncular oldular. ‘İsyan et ‘ diye bağıranların ön saflarında tiyatro oyuncuları var.”

Birden kış ortasında çiçeğe durmuş kiraz ağacı gibi oluyorum.

‘Orada olmalı’.

“Her iki ülkede de olayların başladığı ilk günlerde hükümet tüm muhalifleri tutukladı. Bunların arasında sendika liderleri, baro başkanları, sanatçılar ve aydınlar çoğunlukta.”

“Yaralı insanların büyükçe bölümü, devlet hastanelerine değil, birer revir gibi çalışan tiyatro salonlarına gitmeyi seçiyorlar”.

Mısır Tiyatrosu’nu düşünüyorum.

Kaç sahneleri vardır, hangi oyunları sahneliyorlar, izlenme oranları nelerdir?

Küçük bir araştırmayla aklım yenileniyor.

Tiyatro yasasını 1847’de çıkaran ve ulusal tiyatroların temellerini atan bir toplumla yüz yüze gelince, beyaz bir duvara çarpmamak elde değil!

Dünüyle bugünüyle Mısır tiyatrosu, toplumsal tüm farklılıkları gözeterek, çağdaşlığın, dönüşmenin ve aydınlanmanın ulusal ve evrensel tüm örneklerini taşımış sahnelerine.

İşsizlerin, gençlerin, çalışanların, emeklilerin, kara örtü altına sokulan kadınların sorunlarını tartıştıran oyunlar üretilmiş ve başta Fransız tiyatrosu olmak üzere, dünya tiyatrosunun izini sürmeye çabalamışlar.

Yakub Sanuh, Alfred Faraj, Fatih Neşati, Ardaş Saad gibi tiyatro adamları düşlerini gerçekleştirmiş ve Mısır Tiyatrosunun temel taşları olarak anılmaya hak kazanmışlar.

Ülkenin toplumsal mücadele tarihine bakıldığında Mısırlı sanatçılar da bizdekiler kadar horlanmış, dışlanmış, hapislere atılmış, işkencelerden geçirilmiş ve bugünlerde olduğu gibi ‘düşman’ ilan edilmişler.

Meslektaşlarımız, sistemin sanat alanlarına dayattığı baskılara karşı halkla birlikte direnmişler, örgütlerini oluşturmuş, sendikalarını kurmuş, uluslararası dayanışmalarını yükseltmişler.

Kahire Uluslararası Deneysel Tiyatro Festivali 21 yaşına girmiş.

Son 21 yılda Mısır Tiyatrosunun aldığı yol, Avrupalı birçok tiyatro adamını şaşkına çevirmiş durumda.

”Deneysel tiyatro, artık Kahire merkezlidir” diyor Dario Fo.

2005 yılına dönüyorum.

Mısır'ın güneyindeki Beni Suef kentinde meydana gelen tiyatro yangınına geç müdahale eden itfaiyeyi ve önce başvuru yapıldığı halde ilgisiz davranan Mısır İçişleri Bakanlığı'nı oyuncular-yazarlar-yönetmenler birlikte protesto etmişlerdi.

Kahire Gazeteciler Sendikası önünde toplanarak, İçişleri Bakanı Habib Adli'yi suçlayıp hükümet aleyhine slogan atanlar, “Ölen 32 kişinin katili devlettir” diye haykırmışlardı.

Bu gün aynı sanatçılar aynı meydanlarda ‘isyan et’ diye bağırıyorlar.

“İsyan et ki onurumuzu birlikte kurtaralım.”

“İsyan et ki ekmek ve gül özgür olsun.”

“İsyan et ki namussuzluk susturulsun.”

“İsyan et ki ülke kurtulsun”

“İsyan et ki hırsızlık ve yolsuzluk son bulsun”

“İsyan et ki açlık ve yoksulluk Nil’e karışsın”

Bizim ülkemizdeki sanatçılara ne kadar da benziyorlar değil mi?

‘Komşuda pişer bize de düşer mi?’ diye soruyorum yeniden.

“Düşmez hocam, bizimkilerin çoğu AKP’nin sarnıcına su taşıyorlar.”

İçimde çiçeğe duran kiraz ağacına el sürüp, yineliyorum Mısırlı meslektaşlarımın başkaldıran sözünü.

İsyan et!

[email protected]