İstanbul’un hesabını kim verecek…

Adam apar-topar gitti, yetmedi “İstanbul halkına hakkımı helal ediyorum” bile dedi.

Pişkinliğin böylesi az görülür.

Başkanlığı döneminde; İstanbul kent olmaktan çıkarıldı betondan bir mezbelelik oldu, parkları, yeşil alanları, sahilleri, meydanları, caddeleri, deprem toplanma alanları iç edildi.

Su havzaları, ormanları, dünya insanlığının ortak mirası kültürel varlıklar, vakıflara ait tüm taşınmazlar, arsalar, mimari dokular, köşkler, saraylar, boğazın her iki yakası, adalar, yedi tepenin yedisi de talan edildi ama beyimiz “hakkımı helal ediyorum” diyerek istifa etti.

Kimse sesini çıkarmadı.

Neymiş efendim, “5 dosyaya itiraz etmiş ama AKP’li meclis üyeleri itiraza rağmen onaylamış, bunlar en büyük rant dosyalarıymış” falan filan.

Mesele bu mu, yoksa ailesinin fetö bağlantısı mı?

Biliyoruz ki rant konusunda hep anlaştılar, yine anlaşırlardı.

İstanbul dediğin kentsel üleşimin merkezidir.

Bu yüzden tüm pis tezgâhların üssü olmuştur.

Arsa ve inşaat simsarları aç doymuyorlar, onlardan beslenenler hiç doymuyorlar.

Kent bir yandan Silivri’yi aştı, diğer yandan İzmit’e dayandı, Kuzey’de Karadeniz sahili artık bu kentin yeni liman ve ticaret alanı.

Kanal İstanbul ile tüm doğal hayat yok edilmeye hazırlanılıyor.

AKP için, para gelsin de nereden gelirse gelsin.

Gelecek bitirilmiyormuş, ekolojik hayat katlediliyormuş, yaşam alanları betondan ve demirden tabutluklara dönüştürülüyormuş umurlarında değil.

Bu arada beyimiz istifa ederken “Borçsuz belediye bırakıyorum.” diye ülkeye yalan söylemişe benziyor.

Gazetelere haber oldu, “13 milyar lira borç var.”

Niye çıkıp ‘hayır’ diyemiyor?

İstanbul Büyükşehir Belediyesi ülkede geliri en yüksek belediyedir.

Çıkıp, gelir-gider-kâr-zarar kalemlerini niye açıklamıyor?

Veriler elinde mi değil?

Niye, yoksa belediyeyi o değil de başkaları mı yönetiyordu?

Sayfalar dolusu ve hepsi belgeli “AKP’nin İstanbul kentine karşı işlediği suçlar var” kim bunun sorumlusu?

Kadir Topbaş mı, onu istifaya zorlayanlar mı, yoksa hepsi mi, kim?

Ne olacak şimdi, “istifa ettim oldubitti” deyip siyasete devam edecek ve valilik onun yerine AKP’li belediye meclisi üyelerinden birini başkan seçecek öyle mi?

Ne kadar da adaletliymiş!

Bu yerel yönetimler kanunu bu günler için delinmiş demek ki.

İstifa gerçekleştiği günden beri “Belediyeyi aslında o yönetiyordu.” dedikleri zat başkan olacak!

Sen sağ ben selamet.

Bu mu demokrasi?

Oysa yapılması gereken açıktır.

İstanbul belediye başkanlığından istifa eden Topbaş gerekçeleriyle, dürüstçe istifa nedenini açıklar, aklayabiliyorsa kendini aklar, yoksa hakkında dava açılır ve eş zamanlı olarak İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimi için, halk sandığa gider.

Var mı böyle bir yiğitlik?

Yok.

Olmayacaktır.

Topbaş’ın istifa gerekçeleri için, “Açıkla arkandayız” diyen CHP’nin bu hukuksuzluğu böyle geçiştirmesi ise çemberin dışına savrulduğunun belgesidir.

Siz açıklasanıza kardeşim, elinizde “Kent talanıyla ilgili yüzlerce belge” olduğunu söyleyen sizler değil misiniz?

Aklınız mı tutuldu?

Elinizde tuttuğunuz İlçe belediyelerine, Büyükşehir belediyesinin çektirdiği işkenceler var, bizler tanığız, onlardan da mı söz etmek işinize gelmiyor?

Şaşılacak şey.

Bu ülkenin kent bilimcileri, örgütlenmiş mimar-mühendisleri var, onlara niye sormuyorsunuz?

Önümüzdeki seçimleri bekleyeceksiniz demek ki, yani baskın olanını, baskın basanındır oysa.

Ya diğer muhalif yapılar, İstanbul Kent Savunması dışında konuşan yok, sendikalar niye susuyorlar, gözümüzün önünde ‘al gülüm-ver gülüm’ oynanmıyor mu?

2013 Haziran-Gezi direnişinde “Her yer Taksim, her yer direniş” diye haykıranlar boş yere bedenlerini siper ettiler öyle mi?

Şimdi çıkın, beton mezarlığı yapılmış Taksim meydanına; önce Atatürk Kültür Merkezine bakın, Şan tiyatrosu yerine kondurulan mezbeleliği görün, sonra Sular İdaresi’ ne dikilen camiye, olmadı şöyle göz ucunuzla bir de İstiklal caddesine bakın.

İyi gelecektir!

Sonrasını sonra konuşuruz.

[email protected]