İstanbul’u satıyorum…

Ferhan Şensoy tarafından yazılmış-yönetilmiş-müziklenmiş, Orta Oyuncular oynamıştı.

Yıllardır süren talana ve dönemin Belediye Başkanı Bedrettin Dalan efendinin yıkım politikalarına karşı, sahnelerden yükselen en önemli reaksiyondu.

Münir Özkul ve geçtiğimiz günlerde ışıklara yolculadığımız Erol Günaydın gibi tiyatromuzun iki ustası, yanlarında diğer ustalar Ferhan Şensoy, Rasim Öztekin ve kalabalık genç bir kadro.

Münir Özkul, Mimar Sinan'ı oynuyordu.

“Bre gafiller ne ettiniz benim İstanbul'uma” diye sahneye girince, salon kahkahalara boğulurdu.

Oyun üç tiyatro sezonunda doldu taştı.

O gün bugündür parsellenip satılığa çıkartılan İstanbul, şimdi AKP'nin elinde yap-boz oyuncağa döndü.

Dört bir yanı inşaat, dört bir yanı çukur, çamur, çöp.

Binlerce ağaç kesiliyor, su havzaları iç ediliyor, ekolojik denge yok ediliyor.

Bir yanı Karadeniz’e diğeri Marmara kıyılarına oradan Tekirdağ’a kadar tüm çevresi üleşiliyor.

Hani nerdeyse kapanın elinde kalacak!

Ortalarda dolaşan bir ‘satılacaklar listesi’ var ki insanın ohaa diyesi geliyor!

Haydarpaşa, Sirkeci Garı, Galata'nın tamamı, Kuleli Askeri Lisesi, Sirkeci'deki Büyük Postane, Harp Akademileri, tarihi ve kültürel değeri olan onlarca okul binası ve Huber Köşkü.

Beyoğlu haraç-mezat.

Alınan tüm “yürütmeyi durdurma” kararları çöpe atılacak.

Satış işleminde söz konusu yapıları yıkıp, yerlerine yenilerini yapma yetkisi de verilmiş!

Aman ne güzel.

Beni şaşırtan, hükümetin bu kadarlık satışla yetinmiş olması!

Hazır Padişah ferman buyurmuşken, arta kalanları da listeye koysalardı ya.

Topkapı Sarayı, Dolmabahçe Sarayı para etmiyor mu?

Yalnız binaların değil içindekilerin satışıyla yeni bir ülke kurulur.

Şimdilerde Büyükşehir Belediyesi'nin yandaşlarına kiraya verdiği onlarca Köşk- Kasır para etmiyor mu?

Kız Kulesi, Galata Kulesi zaten özel işletmelerde, satın kurtulun.

İTÜ'nün yerleri var Taşkışla mesela, nam-ı değer Maçka Maden Fakültesi binası.

Azınlık vakıflarının malları var, burada sıralarsam sayfalar yetmez.

Harbiye'de Ordu Evi ve yanında İstanbul Radyosu ne güne duruyorlar?

Boğaz'ın her iki yakasında Asker'in elinde olan olağanüstü yerler var, mesela Selimiye Kışlası.

Sattığınız Beykoz Deri Fabrikası'nın yanından başlayan ve Poyraz Köye kadar uzayan askeri alanı nasıl atlarsınız? Binlerce ağaç içine TOKİ ucubeleri kondurmak için iyi bir alan olsa gerek.

Şimdilerde Marmara Üniversitesi’ne ev sahipliği yapan Haydarpaşa Lisesi’ni nasıl unutursunuz? Orada Arap şeyhlerini ve savaş bezirgânlarını ağırlayacak muhteşem bir otel ve AVM çok işinize yaramaz mı?

Sonra güzelim çeşmeleri unutmuşsunuz, surları, kemerleri, hisarları filanda unutmuşsunuz.

Koruları unutmuşsunuz, Yıldız Korusu, tepesine inşaatlar kondurduğunuz Fethi Paşa Korusu listeye kesinlikle dâhil edilmeli.

Yedi tepenin bir kısmı Arap şeyhlerince tepelendi peki gerisi ne güne elde tutuluyor?

Her biri dünya para eder.

Bizim onlara ihtiyacımız yok, yeşillik de neymiş.

Ama böyle olmaz.

Sattın mı tamamını satacaksın ki değsin!

Güzelim Adalar’ı nasıl unutursunuz, her birinin üstünde çok iyi para edecek onlarca Devlet malı var, olmadı adalarının her birini satılığa çıkarın.

Yedi ceddinizin karnı doyar.

İlan ettiğiniz satışlardan kasaya girmesi beklenen 9-10 milyar dolar, kimsenin dişinin kovuğuna bile girmez.

O rakam bütçeye ulaşana kadar küçülür bir lokmacık kalır.

Tüm tarihi Camileri ise, oralara giden halka ya satın ya da kiraya verin, inanın çok kârlı bir iş yapmış olursunuz!

Satışları yaparken Ferhan Şensoy'un oyun şarkısını söyleyin ki biz de, toplum olarak zil takıp göbek atalım.

“Hanlarını, hamamlarını, cici-bici saraylarını,

Surlarını, köşklerini, yalılarını, korularını,

İstanbul'u satıyorum, İstanbul’u satıyorum”

Merak etmeyin nasıl olsa Koca Sinan'ın çıkıp geleceği, “destur bire gafilll” diye, hesap soracağı filan yok.

Bu tür şeyler oyunlarda olur.

[email protected]