İlk perde…

-En çok 20 liralık cepten çıkartılıp “Bu paranın 5 lirasını çaldılar” dendiğinde Binali’nin yüzündeki tik katsayısının yükselişine güldüm.

-Ben ise Sayıştay raporları için önce “yok öyle bir rapor, siz gördünüz mü?” bağırışına, İmamoğlu raporu gösterince kem-küm ve “okumadım” itirafına.

-Ya yancı vakıflar, dernekler, şirketler için söylenen “onlarla işler yapıyoruz ne var bunda?” dedikten sonra rakamlar açıklandığında “yok böyle bir şey, yardım yapılmadı, yapılamaz, yalan” diye bağırılınca belge sunulduğunda kafasını öne eğip, iç çekerek susuşuna ne demeli?

-Dereleri canlandıracakmış, kurutan başkasıymış gibi. Parklar, yeşil alanlar yapacakmış. Yüzlercesini iç edenler, deprem alanlarına beton bloklar dikenler kendileri değilmiş gibi.

-Ya her şeyi ben yaptım pişkinliğine ne demeli. Yolları, geçitleri, tünelleri, köprüleri, havaalanlarını sıralayıp “hepsinin altında imzam var trafiği ben hallederim” diyor.

-Oysa hepsi uluslararası şirketlere ve aracılık ettikleri ortakları durumundaki beş şirkete yaptırılan, paralarını her yurttaşın ödemek zorunda olduğu projeler bunlar. Kendisinin ve partisinin burada bir katkısı varsa o da 82 milyonluk ülkeyi borçlandırmış olmalarıdır. Kaldı ki içlerinde 3. havalimanı ve Kuzey Marmara Otoyolu gibi, milyonlarca ağacın kesildiği çevre ve gelecek düşmanı projeler var. 

-Adamı inandırmışlar.

-Halkın aklını böyle çalıyorlar işte.

-Ben program sonrası değişik kanallara bakındım, en çok da lağım medyası kanallarına. Asıl gülmeye o zaman başladım. Önce İsmail’i sonra İmamoğlu’nu gömdüler ardından Binali’yi göklere çıkartıp “sakin bir melek” ilan ettiler. Açık biçimiyle din cambazlığı yapmaktan geri durmayan, terör örgütlerinin adlarını sıralayıp “bunlarla işbirliği yapıyorlar” diyerek mesnetsiz savuranlar, yalnızca yemlendikleri yalağın kurumaması için can havliyle bağrışıp her tür yalanı söyleyenler ve Ordu bahsi üstünden kurguladıkları sahtekârlıkla AKP savunuları yapanlar gibi sürüyle “gazeteci” kılıklı tetikçi tüm gece sırıtıp durdular.

-Şaşırmadık.

-İyi de gördük işte. Söylenen yeni bir şey yok, “biz yaptık yine yaparız” demenin karşılığındaki yanıt çırılçıplak ortada duran bir İstanbul ihaneti değil mi?

-İtiraf o ama söylendi bitti, şimdi üstüne alınan yok.

-Uzlaştıkları yerler var birlikte çay içmek ve belediye işletmelerinde içki ve haremlik-selamlık havuzlar.

-Bu içki ve havuz bahsi üstünden dayatılan, laikliği ayaklar altına almak geriliği AKP Türkiye’si için olmazsa olmaz şarttı. Anlıyorum ki İmamoğlu içinde öyle. Uygarlığa giden yol ve 16 milyonu kucaklamak böyle mi olacak?

-Buradan kim kazançlı çıkacak sorusu dolanıyor ortalarda. Her cephe kendini şampiyon ilan etmiş durumda ama sonuç ne olacak asıl soru bu.

-Elbette yalanın, talanın, soygunun, din istismarcısı soysuzluğun bitmesini isteriz ancak görünen o ki her biçimiyle kazanılmış bir seçimi geri almak için yapılamayacak yok. 

İlk perde 16 Haziran akşamı kapandı. İkinci perde kalan 5 gün boyunca sürecek ve 23’ü gecesi kapanacak.

Bu 5 günde seçimlerin kaybedileceğini görürlerse, her tür kirli oyuna, kumpasa ve daha da derinleşecek kaosa hazır olmak gerek. 

Yinelemek gerekir, AKP kara kutunun açılmasına asla izin vermeyecek.

[email protected].