Deli gömleğine hayır…

Haklı çıkmak her zaman işe yaramıyor, bazen acı veriyor!

Tıpkı ‘sanat kurumlarının iç edilmesini’ yıllardır diline dolayan, bunun tüm ipuçlarını alanla ve kamuoyu ile paylaşıp sonra da ‘kavgacı’ diyen ünlenen benim durumum gibi.

‘Olmadı, anlatamadık’ diye düşündüm, hep kendime kızdım, söz birliğinde ortaklaştığım sanat yoldaşlarıma, yapılara, örgütlere kızdım, ama ne çare, başaramadık!

Gerçek, tüm çıplağı ile karşımızda dururken, bizleri ‘politik’ davranmakla yaftalayanlar sayesinde içimizdeki gericilik üstün geldi.

Bu saptama bir gerçekliğin ifadesidir, kim üstüne alınacaksa alınsın, kurumlarımızın yok edilmesine kurumların içinden yoğun destekler verilmiştir ve gericilik alanı tarumar ederken onunla işbirliği yapılmıştır.

Bu hanımların beylerin isimleri, unvanları bellidir.

Bu ülke de gerçeğin izini süren, bunun için üreten sanat insanları, sanat örgütleri bu durumla bir hesaplaşma yaşamaz ise gelecek daha da karanlıktır.

Kapı kulluğunda ve biat etme de sınır tanımayan onursuzluk, içimizden sökülüp atılmadıkça yarın kazanılacak olası her mevzi de tehlike altındadır.

Biliyorum bu sözler yine birilerince ‘hamaset’ olarak yorumlanacak ve ötelenmesi için ne gerekirse yapılacaktır.

Burada sanat kurumlarımızın yok edilme sürecini gün gün yazmak, belgelemek artık işe yaramaz görünüyor.

Ama AKP gericiliği iş başına geldiği o ilk günden beri hortlayarak ortaya çıkan sanat ve sanatçı düşmanlığı milat olarak bir köşeye yazılabilir.

Cumhuriyet tarihimizin hiçbir döneminde yaşanmamış bir aymazlık ve hayasızlıklabizleri düşman gören örgütlenmiş cehalet, birçok alanda yakayı ele vermiştir.

Resim-müzik-edebiyat-heykel bu düşmanlıktan kendi paylarına düşeni alırken, tiyatro-opera-bale ve senfoni hem gizliden hem açıktan hedef gösterilir olmuştur.

Salonların yıkım süreci ise düşmanlığın en belirgin örneğidir.

Ak ile kara tam da bu dönemdeortaya saçılmıştır.

Kurumlarının kapılarının önlerine bile çıkmaktan korkan sanatçıların, çalışanların akılları da aynı dönemde esir edilmiştir.

Ankara Yeni Sahne, İstanbul Muhsin Ertuğrul ve AKM yıkımlarına seyirci kalanlar, susmayı erdem saydıkça kaybetmişlerdir.

Gericilik, buradan beslenmiş ve cesaretini çoğaltarak asıl hedefi olan yok etme operasyonu için harekete geçmiştir.

İstanbul Belediyesi Şehir Tiyatroları’nın ayağa kalkıp, yönetimden sanatçıların kovulmasına karşı sokağa çıkışı ve ardından yapılan ‘sanat maratonu’ gibi kitlesel eylemlilikler bile kimselere örnekolmamış, yetmiyormuş gibi basitleştirmek ve değersizleştirmek için çalışmalar yapanların elleri güçlendirilmiştir.

Son olarak, Ankara Akün ve Şinasi sahnelerinin satışlarına bile uzaktan bakınıp kalakalanlar, inlerinden çıkmayanlar, eylemlere katılım gösteren genç yaratıcıların attıkları sloganları ‘politik’ bulup sisteme yaranmada sınır tanımayanlar,korku imparatorluğunun yaydığı yalanının esiri olmuşlardır.

“Özelleştiriyorum o zaman” diye üstümüze höykürüldüğünde köşe kapmaca oynayanlar, dönemin bakanının dostu olmaktan onur duyanlar, kurumlardaki tüm tasarruflara bürokrasi burnunu soktuğunda susanlar, arkalarına ırkçı ve yobaz basını alıp geleceği 2023’e havale edenler, AKP yalanlarını iyileştirme olarak tanımlayıp uygulayanlarişe yaramadıkları ortada iken birilerince kabul görmüşlerdir.

“Muhafazakâr sanat ve sanatçı” safsatasını meslektaşlarına propaganda edenler,bölgelerdeki hukuksuzlukları-eşitsizlikleri seyredenler, çalışanlarının hiç bir özlük haklarının savunucusu ve kollayıcısı olmayanlar büyük bir yalanın oyuncağı olarak varlıklarını sürdürdüler ve olan oldu.

Burada gericiliğin alanlarımıza giydirmek için hazırladığı söz konusu deli gömleği ile ilgili tek kelime etmeyi bile değerli bulmuyorum.

Benim için, herhangi bir sanat kurumunun da sanatçı aklı, yaratıcılığı veyöneticiliği yoksa orası sanat kurumu değildir.

Söz konusu taslağın uluslararası karşılıklarını, örneklerini filan sıralayıp tartışmak da anlamlı değildir.

Buyurgan gereğini yapmış, ortada tartışılacak hiçbir şey bırakmamış, amaçladığını ortaya saçmış ve düşmanlığını deşifre etmiştir.

Şimdi, yapılması gereken bu gerici faşist dayatmayı reddedip, yaşam ve üretim alanlarımız olan kurumlarımızı sonuna kadar savunmak ve bize danışılmadan alanın her kararı, yapılan her uygulamayı çöpe attığımızı ilan etmektir.

Ülkemin onurlu yurttaşlarıyeni bir demokratik kalkışmanın eşiğinde direnirken 21.yüzyıl sanatçısının görevi tüm halkının sanat edinme ve kendisinin özgürce sanat üretme hakkını halkıyla birlikte savunmak olmalıdır.

[email protected]