Çığlık…

Nuriye ve Semih’in gözaltı nedenlerine önce güldüm sonra ne korkuymuş be kardeşim dedim, ne korkuymuş!

“Gezi ve Tekel benzeri bir eyleme dönüşme olasılığı var.”

Hukuksuzluğa, yasa tanımazlığa karşı çaresizleşen insanların; işlerini, aşlarını, haklarını almak için adalet taleplerini haykırmalarının ve bunun için açlığa yatmalarını engellenmenin gerekçesi!

Gecenin kör karanlığı.

Sokaklar, caddeler polis barikatları ile çevriliyor.

Kapılar kırılıyor.

Her iki evde ‘Gezi ve Tekel belgeleri’ aranıyor.

Kitaplar ve eylem önlükleri ‘delil’ diye alınıyor.

Erdoğan’ın her fırsatta ‘Gezi terörden daha tehlikelidir’ demesini bu görüntüleri izledikçe daha iyi anlayabiliyorum.

Avukatlara, ailelere hunharca gözaltı uygulanıyor ve dünyanın gözü önünde suçsuz insanlara ‘terörist’ muamelesi yapılıyor.

75 gündür aç olan Nuriye ve Semih tek kişilik hücrelere konuyor, yakınları tutuklanıyor polis araçlarının içinde gaza boğuluyorlar.

Destek veren insanlığın saçları yolunuyor, İnsan Hakları anıtı kelepçeleniyor, Kızılay polis şiddetine esir ediliyor.

OHAL ve KHK ne imiş ve kimler içinmiş bir kez daha tanık oluyoruz.

Aynı günün griliği içinde AKP kongresi yapılıyor.

Tribünlerde fesli, takkeli, kaftanlı müsamereden bin beter bir şov.

Ülkenin her şeyi olduğu ilan edilen Erdoğan,  ‘demokratikleşme’ vaatlerinde bulunuyor.

Salon hıçkıra tıksıra alkışa duruyor.

Yandaş medya, ‘herkesin kucaklanmasından’ söz ediyor.

‘Yeni bir çığır açıldı’, ‘Bu bir sessiz devrimdir’ diyenler var.

Adaletten, haktan, hukuktan, barıştan, kardeşlikten söz eden yok.

Şimdi yeni bir gazete baskını planlamanın, yazarlarını, çizerlerini, muhabirlerini tutuklamanın, grevleri yasaklamanın, haber sitelerine erişimleri engellemenin, muhalif kim varsa haklarında soruşturmalar açmanın, dernekleri, sendikaları kapatmanın, vekilleri, aydınları, gazetecileri kelepçelemenin, sanatı yasaklamanın tam vaktidir.

Madem demokratikleşiyoruz ‘durmak yok, yola devam’!

Anlayabiliyorum, bir ülkeyi susturabilmenin, onurunu, şerefini esir edebilmenin tek yolu ceberut bir baskıyla her şeyini teslim almaktan geçer. 

Korku duvarını her gün daha yukarı örersin ve saltanatının keyfini sürersin!

İyi de nereye kadar?

Yalnızca Nuriye ve Semih’in acılarına, hüzünlerine ve öfkelerine sahip milyonlarca insanoğlu var.

Adaletsizlik; faşizmin sopasıyla, kelepçesiyle, gazıyla, tomasıyla, işkenceyle, hapishaneleriyle çözülemez.

Kim unuttuysa anımsasın. 

Bu ülkede erdemli, hak arayan, adalet, eşitlik ve özgürlük isteyen milyonlar var.

Günü gelip kâbus bittiğinde, kaçacak delik aramak zorunda kalabilirsiniz.

Sizin o beylik cümlenizi yazın bir köşeye ve arada bir bakınıp durun, belki işinize yarar!

‘Sultan Süleyman’a Kalmayan Dünya Hiç Kimseye Kalmaz’

Biline.

Nuriye ve Semih birer çığlıktır ve herkes için adalet gelmedikçe susturulması olası değildir.


[email protected]