Aklı yalan,talan ve cinayet ve hırsızlıkla hemhal yaratık sonunda düşmanlığını üryan etmenin yolunu buldu.
Ülkem can pazarı.
Seçim öncesi, bugün olanların ön hazırlıklarının ip uçlarını paylaştığımda ‘bu hayallere kapılma’ diyen onlarca yorumcu olmuştu.
Meseleyi kavratamadık, gidip tosladığımız duvar sistem pisliklerinin çöp yığınlarından oluşan bir duvardı ve sözün bizlerden başka muhatabı yoktu.
Kimileri anlamadılar ya da bizler yavandık, anlatamadık!
‘13 yılda ülkeye ve halka karşı işlenen suçlar öylesine büyük ve öylesine onarılamaz bir durumdaki koltuğu bırakmamak için yapamayacağı yok’ bahsinin önü de sistem savunucusu asalaklarca kesildi.
7 Haziran için ‘hesap sorulmadan gidilen her seçim kaybedilmiş seçimdir’ dediğimizde ‘bu sistem kendini onaracaktır,sandıktan başka çözüm yok’ diyenler meydanlarda, salonlarda, televizyon ekranlarında gerçeğe karşı yalan yüklü baraj kurdular.
Kaos krizi derinleştirecek, mesele içinden çıkılmaz bir hal alacak ve ülke uçuruma yuvarlanacak tespitleri kendi içimizde konuşa durduğumuz ‘söylenceler’ olarak kaldı
Sustuk.
Seyre daldık alemi.
Yatıp kalkıp birbirimizle Haziran güzellemeleri paylaştık.
Oysa kin ve öfke ve nefret dolu akıl, cinayet ve kana susamışlığını taçlandırma hesapları yapıyordu ve Haziran Direnişi onun için nefret yüklü basit bir kalkışmaydı
Öyleydi evet.
Her konuşmasında üstüne çıkıp tepindi, çocuklarımızın cinayetlerini üstlendi.
Küfürler savurarak talanı büyüttü, akan suya, yeşile, doğaya, kültürel varlıklara saldırısını göğe çıkardı.
Hukuk ve adalet kavramlarını ayaklar altına alıp o iğrenç çöp duvarına savurdu.
Ülkeyi yasaklarla kutsadı.
Haziran ayaklanmasını korku ve yalan ve hukuksuzlukla ezdiğini ilan ederek yerine kendi talan imparatorluğunu ilan etti.
Biz yalnızca konuştuk, yazdık, çizdik ve yeri geldiğinde topu sistemin temel parçası olmuş partilere pas ederek uzunca sustuk.
Şimdi çığlık büyütüyoruz.
Duyan var mı?
Çocuklarımız öldürülüyor, birer birer ve hep beraber öldürülüyoruz.
Yapılan cadı avı daha kimleri kurban edecek belirsiz.
Bu yazının söylediklerinden kimse kendine pay çıkarmayabilir, varsın öyle olsun ama sanat alanlarının örgütlenmiş yapıları, ve tek tek eşitlik için, barış ve özgürlük için üreten namuslu bireyleri, sizler bir kez daha düşünün isterim.
Ya binbir kan rengine bulanmış bu onursuzluğa dikleneceğiz ya da hep beraber başımız üstünden uçan helikopter seslerine, sokaklardan taşan iniltilere, ölümün siyah rengine, hüzne, gözyaşına kederlenip susacağız.
Ve tam da şimdi, can pazarının katiline söylenecek sözümüz var ve söylemekten geri duruyorsak, gün olacak çocuklarımızdan utanacak, tarih bu günleri yazdığında mezarlarımızdaki dikenler kurumuş, güneş bile üstümüze doğmuyor olacak.