Bu göl mavidir ve derin, maya tutmaz…

Okumuşsunuzdur sarayın oluşturduğu kurulların listelerini. 

Ülkemde halk yoksulluk ve işsizlik ve adaletsizlikle, yolsuzluklarla pençeleşirken 12 bin TL maaşla onlarca yandaşa yeni bir kapı aralandı.

İçlerinde eski vekiller, eski parti üyeleri, eski bakanlar, bürokratlar, Profesör, Doçent, Artiz, Arabeskçi sıfatlı onlarca isim var. 

Hepsi 16 yıllık AKP sürecinin ürünleri. 

Tek tek bakıldığında bir yetersizler toplamı demek hiç hata olmaz.

Kültür ve sanat adına duyurulanların haklarında ise lafı uzatmaya gerek yoktur. 

Yunus Emre’nin, Karacaoğlan’ın, Pir Sultan ve Âşık Veysel’in, Yaşar Kemal, Sait Faik, Nâzım Hikmet’in, Yılmaz Güney ve Ruhi Su’nun ve binlerce aydınlanmacı uluslararası yaratıcının kök saldığı; farklı kültürlerin şarkılarla, türkülerle, öykülerle, danslarla, resim ve tiyatro ve sinemayla sarmaş dolaş olduğu bir ülkede bu isimlerin neler yapacağını şimdiden saptamak hiç zor değil.

Cami avlularından insanlığın üstüne fışkırtılan ırkçı ve tapınmacı yok edişin direktiflerine uygun olarak işlev görecek olan bu kurulun gündeminde, “kültür-sanata çeki düzen vermek” var.

Hangi oyun metinlerinin oynanacağına, hangi senaryoların filme aktarılacağına, hangi heykellerin yontulacağına, hangi şarkıların söyleneceğine, hangi romanların, öykülerin yayınlanacağına bunlar karar verecek.

Yok, canım o kadar da değil diyenler olacak, yaranmak için kırk takla atan sistem cambazları gibi; daha neler, nasıl karışırlar kimin ne yapacağına, ne yazacağına, çizeceğine diye fısıldayacaklar.

Oysa bu kurulun asıl görevi, bir türlü teslim alınıp durdurulamayan sanat ve sanatçı özgürlüğünü yok etmektir. 

Kumanda edilmesi bu kadar kolay bir toplamı aynı havuzda toplamanın başkaca ne anlamı olabilir ki?

TÜSAK adlı yasa teklifini çöpe süpürdüğümüzden beri tek amaç budur.

Yine meydan boş sanıyorlar ve yine yanılıyorlar.

Var olma nedenleri hayatı, insanı sevinçler içinde selamlayarak akıl zenginliğini çoğaltmak olan yaratıcıları hiç bir güç zincirleyemedi, zincirleyemeyecek.

Ne kardeşlik, eşitlik, özgürlük şarkıları susar ne oyunları, ne filmleri. 

Ne barış resimleri yapmaktan, heykellerini yontmaktan ne de romanlarını, hikâyelerini yazmaktan vazgeçilir.

Elbette boyun eğenler olacaktır. 

Havuzun saçtığı lağımdan avuç avuç beslenerek teslim olmayı erdem sayacaklar ve tapınmanın erdemsizliğine güzellemeler yapacaklardır. Ancak son sözü yine emeğin, kardeşliğin ve özgürlüğün safında üretenler ve hayat söyleyecektir.

Bu göl mavidir ve derin ve uçsuz bucaksızdır. Asla gericiliğin  mayası tutmaz, asla.

[email protected]