Böyle bitmez…

Bu dikizciler dönüp kendilerini de dikizlemek istemezler mi?

Öyle ya insan ne halt ettiğine şöyle bir döner bakar.

Hayır, bunların umurlarında değil.

Çünkü ‘işler tıkırında gidiyor’ diye düşünüyorlar.

Haksız da sayılmazlar.

Ortaya yemlik bir gündem atıyorlar biz bütün bir ülke o yem ile uğraşıyor, sokakları meydanları dolduran eylemler yapıyoruz oysa buzdağının görünmeyen yüzünde adamlar programlarını çatır çatır işletiyorlar!

Gençlik kızlı-erkekli yürüyor, tamam iyi de ediyor ama bunlar aynı anda Kuzey Ormanları’nda 3.5 milyon ağacı katledip, 3. köprü için cinayet üstüne cinayet işliyor, geleceğimizi katlediyorlar, seyrediyoruz.

Adana’da bir Zübük halka küfrediyor bunlar 12 milyon çalışanın kıdem tazminatlarını buduyor, bizler ise bir iki sendikanın dışında sesimizi bile çıkarmıyoruz.

Arınç efendi, ağlak ağlak demeçler veriyor ‘çatladılar’ diyoruz yerel seçimler için şeytanın bile aklına gelmeyecek düzenbazlıklar tezgâhlıyorlar, bizler ne olup bittiğini takip bile etmiyoruz.

Mısır’ı, Suriye’yi unuttuk.

Sınır bölgemizdeki kargaşa, bir tır dolusu füze başlığı yakalanmasa umurumuzda bile olmayacak.

Kentlerin, ormanların, köylerin, derelerin talanları son hız sürüyor, bizler öyle duruyoruz.

Baştaki korkuluk, Japonya ile nükleer santral anlaşması yapıyor, bizler uyuyoruz.

Yargıda yaşanan adaletsizlikler-hukuksuzluklar ‘günlük olağan işler’ haline getirildi, bizler artık umursamıyoruz.

Marmaray rezaletiyle uğraşırken, Haziran direnişinde katledilen-sakat kalan-yaralanan-sürgün edilen-işlerinden atılan- soruşturmalar geçiren insanlık gündemimizden düştü.

Yokluk, yoksulluk, yolsuzluk, işsizlik, toplumu kanser gibi kuşatan taşeronlaşma unutturuldu, nerede ise bahis konusu bile değil.

Varsa yoksa üç beş zibidi döneğin, ‘şunu dedi, bunu dedi’, ‘şunu yazdı, bunu yazdı’ gibi namussuzluklarıyla uğraşıp duruyoruz.

Sanat ve sanatçı düşmanlığı, sergilerden sanat eserlerini kaldırtmaya kadar büyüdü bizler haberler yazıp-demeçler verip köşemize çekiliyoruz.

Hiçbirimiz, hiçbirimizi aldatmayalım, aldanmayalım.

Öyle ‘yolun sonu göründü’ gibi beylik lafları da kimse ciddiye almamalıdır.

Görünen ‘son’ filan yok, böyle susup-pısıp-sinip köşelerimize çekilirsek olmayacak da!

Hele işi seçimlere havale edip ellerimizi kavuşturup beklersek daha da beter olacağız.

Hanımlar beyler, ülke işgal atında.

Bu durumda, Maksim Gorki’nin aynı adlı romanından Bertolt Brecht’in oyunlaştırdığı ANA oyununun şarkılarından birinden küçük bir anımsatma yapmak isterim.

“Kaldırmadıkça başlarımızı sefaletimiz bitmez”

[email protected].