Beyoğlu Talanı…

A.Misbah Demircan tutmuş elinden E. Özkök’ün İstiklal Caddesi’ni dolaştırıyor.

Yanlarında korumalar, kameralar, fotoğrafçılar.

Teftişteler!

Betonların, iş makinelerinin içinden toz, toprak ve gürültüye boğularak bir güzelleme anlatılıyor ki sormayın.

Sanırsınız Beyoğlu’nda bir cennet doğuyor!

Özkök, “Tebrikler başkan, dönüşüm dediğin böyle olur” filan diyor!

Tüneldeki 186 yıllık Narmanlı Han’ın betona gömülmesi, dünden bugüne yaşattıkları, hayata tanıklıkları filan umurunda değil sayın gazetecinin, Ahmet Hamdi Tanpınar’ın evinin ucubeye dönüştürülmesini, avludaki azınlık matbaalarını,  yüz yıllık Akasya ağaçlarının nerede olduğunu sormuyor bile.

O şiir gibi avlunun sahibi olmuş, her biri insan yareni kedilerin yok edilişi umurunda değil.

Tarık Zafer Tunaya Kültür Merkezi vardı, ne oldu ona diye soran yok.

Hani içinde her tür sanat etkinliğine ev sahipliği yapan salonlar vardı. Paneller, toplantılar yapılır, oyunlar oynanır, filmler filan gösterilir, sergiler açılırdı, nerede şimdi hayata neşe katan o sevinç?

Narmanlı’dan 250 metre ilerdeki Muammer Karaca Tiyatrosu’nun tam 7 yıldır neden kapalı olduğu bu beylerin muhabbetinde konu edilmiyor.

“Depreme dayanıklı hale getirilecek” diye Dostlar Tiyatrosu ile birlikte onlarca tiyatro grubunun kapının önüne konuşu, sonra Büyükşehir Belediye meclisince turizm alanı ilan edilişinin ve tek çivi bile çakılmadan adının kapısından sökülüşünün hiç lafı edilmiyor.

Yaya girişine kapatılmış sokağına bile bakmıyorlar!

Şen şakrak yürüyorlar inşaatların içinden!

Dış cepheleri makyajlanmış binalarla övünüyor başkan efendi.

Her iki adımda kepenkleri inmiş, satılık ya da kiralık yazan dükkânlar koca koca kültürel varlıkların iç edilmesi, siftah etmeden ekmek teknelerini kapatan esnaf, ayaklarımızın altından çekilip alınan o şakrak yaşam alanları, azınlıkların dükkânlarının yokluğu kimseleri ilgilendirmiyor.

En son gece kulübü olarak işletilen şimdi mezbelelik olmuş, insanlığın mutluluk evi Elhamra Tiyatrosu’nun demirlenmiş kapısının önünden seyirterek geçiyorlar.

Balık Pazarı ve Tokatlıyan Han’ın içler acısı durumu, Galatasaray meydanının hüznü görmezlikten geliniyor.

Çıkıyorlar talan edilmiş ve adı AVM olmuş binanın balkonuna sırıta sırıta el sallıyorlar.

İçindeki Emek Sineması’nın nasıl ucubeye dönüştürüldüğü ve iki tiyatro salonunun birden yok edilişi bu sırıtışın altındaki gerçek olarak ortada oysa.

Karşısındaki Alkazar Sinema ve Tiyatrosu’nun kapısına vurulmuş zincirin insanlığın gözyaşları olduğu gerçeği de öyle.

Sokak içlerindeki mimari dokuların otellere dönüştürülmesi, mesela Afrika Han’ın içler acısı durumu, sinemaların tüm özelliklerini yitirerek plastik dokulara boğuluşuna kim seyirci kaldı? Dahası kim bu kültürel varlıkları birilerine peşkeş çekti?

Fazla değil 15 yıl önce, bu cadde de 12 sinema, 7 tiyatro salonu, 11 resim galerisi, 20 kitapçı dükkânı vardı şimdi neredeler?

Ferhan Şensoy’un tarihe kalacak çabalarıyla yaşattığı Ses Tiyatrosu ve çaprazındaki Atlas Pasajı içindeki Beyoğlu Küçük Sahne dışında birer sevinç evleri olan tiyatro salonlarını kim iç etti?

Sıraselviler caddesinin başında hem tiyatro hem sinema sahnesi olarak 60 yıl hayatımızda yer edinen Taksim Sahnesi nerede?

Dünyanın hiçbir kentinin hiçbir meydanı bu denli betona esir edilmemiştir.

Ne yaptınız Taksim Meydanı’na diye ne soran var ne bu durumdan utanan.

Sanat ve sanatçı düşmanlığının simgesi olmuş ağlaşan AKM konu bile edilmiyor.

Gerine gerine inşaatı süren camiden söz ediyor başkan efendi.

12 yıldır bir mezbelelik durumuna terk edilmiş ve inşaatı bir adım bile yürümeyen Tarlabaşı hiç görülmüyor.

Çalık grubuna peşkeş çekilen tüm kültürel varlıkların nasıl talan edildiği bu beyleri ilgilendirmiyor.

Tüm Beyoğlu sokaklarına, caddelerine dökülen betonların ne anlama geldiği, güzelim Arnavut kaldırımlarının neden sökülüp atıldığı sorulmuyor.

Her yağmurda oluşan göletlerin, sele esir edilen mahallelerin sorumlusu kim?

Meydanın kalbini deşen alt geçidin neden plansız olduğu umurlarında değil.

Şan Tiyatrosu ve Ermeni Hastanesi’nin yerinden yükselen “İstanbul’un en büyük alış-veriş merkezi” kimlere hizmet verecek, o güzelim kültürel doku neden onarılmadı da yerine bu iğrenç beton kütle konduruluyor?

Dahası var.

Sokak sokak, cadde cadde tüm mimari dokular yenileme adıyla talan edilip otel yapılıyor, tüm Talimhane bu durumun görünen yüzüdür.

Ey haramiler!

Yalanı güzelleyerek büyütmeyin, buna gücünüz ve aklınız yetmez.

Düne saygısı olmayanların geleceğe hiçbir saygısının olmadığını biliyoruz.  

Betona gömüp tüm estetik değerlerini iğrenç makyajlarla iç ettikleriniz, insanlığın ortak miraslarıdır.

Günü gelir hesabı tek tek sorulur.

[email protected]