Başa döneriz…

Masa Tenisi zevkli bir oyundur.

Seyredilmesi zor olsa da iyi oyuncularla oynadığında tadına doyulmaz.

İki kişi ile oynandığı gibi dörtlü ekip halinde de oynanır ve bu dörtlü oynanış daha bir ustalık ister.

Kuralları belli olan bu oyunun hakemliği hiçbir spor dalı hakemliğine benzemez özen ister, dahası top takibi ve raketi kullanış biçimleri, servis atma yöntemleri üstüne kurulu kuralları iyi bilmek gerekir.

Anlayacağınız acemilerin işi değildir.

Tıpkı siyaset denen pis oyunda olduğu gibi.

Halkın oy verip seçtiği partilere hakemlik yapması gereken, yansız davranıp ülkenin şu ya da bu biçimde yönetilmesini sağlaması gereken zat eğer yetersizse, yeteneksizse, taraf tutup kendi geleceğini kurtarmak için dalavere peşine düşünüyorsa, o maçın sonucu öncesinden belli olur.

Bu kadar mı olur arkadaş dedirten bir sinsilik, insanı ‘pes artık’ diye bağırtmaya başlar.

Aslında seçim sonuçları beni fazlaca ilgilendirmiyor, bu satırların okurları anımsayacaklardır, ‘Kaos oluşacak, kriz daha da derinleşecek’ diye yazmıştım.

‘Sıfırla’ diyen bir avuç onurlu insanla birlikte, bu düzenden kurtulmadan kurtuluşun olamayacağını dillendirmiştim.

‘Hesabını soramadığın cinayetler, hırsızlıklar, yolsuzluklar, adaletsizlikler, talanlar, yalanlar, savaş suçları filan varsa ve buna rağmen seçime gitmeyi kurtuluş görüyorsan, kaybedersin’ demiştim.

Öngörü filan değildi, şairin dediği gibi ‘yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var’ durumunun somut dışa vurumuydu.

Olan oldu.

Olan oldu da ortaya çıkan sonuçta bir masa oyunu kurulması gerekirken, cambazın aklı tilkiliğe, hinliğe çalıştığı için oyun kurulamıyor.

Görülen o ki oyunun tarafları olan dört oyuncu da acemi.

Hakem olacak kumpasçının ağzından çıkacaklara dikkat kesiliyor, ne yapacaklarına öyle karar vermeye çalışıyorlar.

Arada bir bağırtı-çağırtı restleşmeleri olsa da sonunda yine hakem durumundaki gaddarın dediğine kilitlenip kalacaklar.

Buradan ne oyun çıkar ne de bu oyundan bir seyir.

Ülke dibe vurdukça vurur, emekçinin yoksulun, işsizin beli kırılır, hırsızın, dolandırıcının, ülke kaynaklarını cebine indiren üçkâğıtçının forsu artar, din hokkabazlarının, savaş kışkırtıcısı canavarlığın sırtı sıvazlanır.

Maç başlamadan biter ve yenisi için yollara dökülerek başka bir aldatmacanın peşine düşülür.

Bizler gibi ‘her şeye itiraz eden’ birilerine de ülke halklarına, işçilerine, yoksullarına, onurlu insanlığına ‘ayağa kalkın efendiler’ diye çağrı yapmak düşer.

Başa döneriz.

[email protected].