Anaların öfkesi…

Enflasyon, devalüasyon, zamlar, kur kaptıkaçtısı, şarbon, ABD, AB, Suriye filan derken artık işi halkın tamamını aptal yerine koymaya kadar vardırdılar.

Ülke yangın yeri ama sorumlular kendileri değil!

Hep suç başkalarında, “dış güçler, faiz lobisi memlekete düşmanlık ediyorlar” diyor adam.

Bakan bu bakan.

Sonra “yolumuz AB yoludur” diye açıklama yapıyor bir başkası.

Aynı akıl, ülkedeki tüm toplantı ve yürüyüşlerin yasaklandığının işareti olan Cumartesi Annelerinin 700. hafta eylemine saldırıyor.

82 yaşındaki Emine Ocak anneyi 21-22 yaşındaki kadın polisler yerlerde sürüklüyor, Gezi Direnişi sırasında en büyük işkenceleri gören Aydın Aydoğan’ın kolunu kırıyorlar.

Babasının katili için meydanda olan Arat Dink’in boğazını sıkıyorlar, vekilleri, avukatları, mimarları, sanatçıları, doktorları, çocukları, kadınları, yaşlı-genç her yurttaşı ve sokak hayvanlarını gaza boğuyorlar.

Çevre esnafı anında kepenk indiriyor, “Haftalardır burada olay olmuyordu, ne oldu birden bire, niye bizi düşünen yok?”

İstiklal caddesi kalabalığının tamamı yabancılardan oluşuyor, neredeyse Tahran’da bir cadde diyebileceğiniz kadar simsiyah kadınlar, molla kılıklı herifler birlikte bağırıyorlar “I’m a tourist.. ”

Gaz turist murist dinlemiyor, kaçan kaçana.

Gazetecilere tekme tokat girişiyor iri yarı bir polis, “Dağılın ulan buradan dağılın.”

Tanık oluyorum, içlerinden biri “Ben Anadolu Ajansıyım” diyor ayıklıyor kendini.

Sokak aralarına, pasajların içine kaçışıyor anneler ve katılımcılar, polis kılıç-kalkan ekibi gibi arkalarında, önüne gelene saldırıyor, henüz kepenk indirmemiş dükkânları gazlıyor.

Sığındığımız Hazzopulo pasajına düşman kuvvetleri gibi daldılar, insanlar gazdan kaçmış, limonlar, kolonyalı mendillerle gözyaşlarını dindirmeye çalışırken yeniden gaz üstüne gaz sıkıyorlar.

Kül tablaları, şekerlikler, çay bardakları, sandalyeler uçuşuyor havada.

“Anaların öfkesi katilleri boğacak”.

Tanımadığım genç arkadaşlar kahvenin içine alıyorlar beni, boğuluyorum gazdan, tıpkı Gezi günleri gibi.

Birkaç sanatçı arkadaşımla buluşuyoruz orda.

Birden yanıma Emine Ocak anneyi oturtuyor gençler, sarılıyoruz birbirimize, “Suçum nedir, suçumuz nedir?“

Kötüleşiyor Emine Anne alıp üst kata çıkarıyor onu gençler.

Başka bir anne geliyor yanımıza, bir kucak dolusu karanfil koyuyor önümüze, “Bunlar Cumartesi anneleri içindi, bize destek veren sizlere vermek istiyorum” deyip gidiyor, tam o anda yeni bir saldırı daha gerçekleşiyor, polis Aydın’ın kolunu gözlerimizin önünde kırıyor.

Sesler çoğalıyor dört bir yandan.

“Faşizme karşı omuz omuza”.

Yukarıda helikopterler fırrr dönüyor.

Sanatçı arkadaşlarımdan bir can ile bize sunulan karanfilleri gazdan boğulan pasaj içindeki insanlığa dağıtıyoruz.

Sevgiyle gülen gözler, sarışmalar, alkışlar, nefesim daralıyor.

Çıkıyorum pasajdan, köşedeki yeni yavrulamış anne kediyi ve yavrularını merak ediyorum.

Gazete büfesi içeri almış hepsini, karton kutunun içinde korkulu gözlerle bakışıyoruz bir süre.

Sokağa çıkıyorum her yer polis, her yer bariyer.

“Gelme bu tarafa gelme, defol git geldiğin yöne“ diye bağırıyor biri, umursamıyorum, sesin geldiği yöne doğru yürüyorum.

“Gelme dön geri ulan..” diye bağırıyor aynı ses, durmuyor üstüne yürüyorum, yanındakiler ondan sakin, görevlerini yapmış olmanın hazzı içindeler.

“Korkma delikanlı benim senin gibi silahım yok, eşit koşullarda değiliz, üstelik baban yaşındayım.” Geçiyorum aralarından, arkamdan tuhaf tuhaf baktıklarını anlayabiliyorum.

Evde haberlere bakınıyorum, birkaç portal dışında ülke medyasının hiçbirinde tek görüntü, tek cümle haber yok.

Dünya televizyonları ilk haber olarak veriyorlar.

BBC “Adeta işgal edilmiş bir kent” diyor.

“Düşünce özgürlüğü yok, ters kelepçe var” diyor bir başkası.

Suç hep başkalarında biliyorum!

Ama önce susanda, pısanda, teslim olanda, "Bana dokunmayan yılan bin yaşasın" deyip örgütlenmeyende.

Nihat Behram ağabeyin Ayaklanma Çağrısı şiirinin son dizeleri düşüyor aklıma.

Suskunluk kanıksandı, kalabalık azgın

Ne Dadal’a sadık halk, ne Karacaoğlan’a

Sokakta sabrın tiryakisi ruhsuz bir kalabalık.

Tek umut ki- yaşam bitti demeye varmıyor dilim-

O da çocukların sesleri..

İsyan edin

İsyan edin

İsyan edin.

[email protected]