Ah benim zavallı ülkem ve ah zavallı ülkemin sanatçıları…

Bu sene yapılmakta olan Antalya Altın Portakal Film Festivali, AKP’nin yüzüne gözüne, üstüne başına bulaşmış sansür-otosansür kiridir ve bu kirin ortağı da 100 yaşına girmiş Türkiye sinemasının piyasacı aklıdır.

Yaşananların sağından solundan, önünden arkasından dolanıp söz çevirmeyi çok sever olduk.

Kirli bilginin cenneti olmuş bir memlekette bu doğal ancak, Antalya’da yaşananlara başka adlar koyup topu taca atmak nafiledir.

Yaşananlar daha dün ve bir trajikomik sinema filmi olarak halen devam ediyor.

Hepimiz başımızdaki zorbalığın ‘yarenlerinin’ kimler olduğunu aşağı yukarı biliyoruz.

Gördük, bu zatlar bu festivalde de köşe başlarına atandılar.

Adamlar memleketi birlikte semirmenin ortaklığını bu tür yemlerle oluşturuyorlar, amaç içimizdeki yarılmayı daha da büyütüp çığlık atanlarımızı yalnızlaştırmaktır.

Her şeye karşın sorun biz de yani suskunluğunu bozmayan çoğulda.

Hem bu jüri atandığında hem perde gerisindeki festival komitesinin faşist aklı ortaya çıktığında anlayacağı dil ve davranışla reaksiyon gösteremedik.

Hep işi olacağını bırakıyoruz ve olacak olan oluveriyor.

Tıpkı Heykel yıkımında olduğu gibi, Atatürk Kültür Merkezi’nin utanç verici durumunda ve Fazıl Say’ı yere çalma iğrençliğinde olduğu gibi.

Yine öyle oldu.

Ortaya saçılan rezalete karşı basın açıklamaları dışında ne yaptık?

Kocaman bir hiç.

Belgesel jürisinin onurlu davranışının bile arkasında duramayıp aklımızı kuma gömdük.

Sokak eylemlerini düşünemedik, halkı bu faşist saldırıyı püskürtmeye çağıran onlarca etkinliği aklımızdan bile geçirmedik!

Peki, niye filmlerimizi geri çekmedik?

Hiç olmazsa bunu yapabilme cesaretini ve erdemini gösterebilseydik bir tarih yazar, sanat ve sanatçı düşmanlarının önünü keserdik.

Açılışı gördük, kapanışı da göreceğiz.

Belki bir kaç sanatçı bir iki söz edecekler ve perde inecek.

Yine ülkem sanat alanları kaybetmiş olacak ve sansür belası kara bir leke gibi orta yerimizde duracak.

Ah benim zavallı ülkem ve ah zavallı ülkemin sanatçıları!

Ne sansürden utanıyorsun ne otosansürden ne de üstüne sıçratılan kandan, kinden, öfke ve nefretten.

Süren savaşın bir parçası yapıldığını bile düşünemeden çıkar hesaplarına dalıp kapıyorsun gözlerini.

Yakındır TÜSAK belası yakana yapıştığında da teslim ol.

Teslim ol ki sürsün haramilerin saltanatı.

[email protected]