Adın ‘sanatçı’…

Ne bekliyorsun, bir avuç gökyüzü maviliği mi, yoksa ağzına bir parmak kestane balı çalınmasını mı?

Hayır, ikisi de olmayacak.

Daha anlamadın ve anlamamakta da ısrar ediyorsun.

Kandan kına yapanlarla yol alınmaz!

Oradan herkes için hukuk, herkes için adalet, herkes için özgürlük çıkmayacağı gibi herkes için sanat hiç çıkmaz.

Ekranlara çıkıp kem-küm etmenin, ‘şu ülkede böyle, bu ülkede öyle’ demenin ne âlemi var, karşında sözden anlayan birileri var da biz mi görmüyoruz?

Adamlar emri aldılar ve yasa tasarısını hazırladılar, şimdi gereğini yapma hazırlığındalar.

Senin bir hazırlığın var mı?
Yok.

En zavallı biçimiyle söz üretmenin dışında hiçbir şey yapmıyorsun.

Cahilsin, siyasi aklın kıt, insanlığın sorunları senin sorunların değil, ‘siyaset senin işin değil, sen sanatçısın!’

Bencilsin, bu yüzden sanatsal aklın kısır, yurdunda ve dünyada olup biten her şeyden habersizsin, kendini işin merkezine koyup, Kaf dağının tepesinde böbürlenmekten başka meziyetin yok.

İnsanlığı küçümsüyorsun kendini de küçümsediğini bilmeden.

Günü geliyor yardakçısın, günü geliyor kapıkulu, günü geliyor mırıldanan-mızıldanan bir tapınan oluveriyorsun.

Kendi çıkarın için yapamayacağın yok, erk olma tutkun o kadar güçlü ki kendi erdemini önce kendi ayaklarının altına alıyorsun.

Mesleğinin onurunu, insanlık için değerini, dününü bilmiyorsun, öğrenmek de işine gelmiyor.

Adın oyuncu, yönetmen, operacı, dansçı, solist, müzisyen, yönetmen, perdeci, dekorcu, ışıkçı, sinemacı, ressam, heykeltıraş, adın yazar-çizer, adın ‘sanatçı’.

TÜSAK adlı düşmanlıkla insanlığın geleceği çalınırken, sanat üretme ve edinme haklarımız gasp edilirken, sırtını dönüp susuyor ve hiç ama hiç utanmıyorsun!