Adaletiniz batsın…

Adalet diye haykıran iki gencecik yüreği ölüme yatırdınız.

Tüm dünyanın gözlerinin önünde derdest edip, kelepçeleyerek hücrelere attınız ve haklarında tek belge-veri yokken, yalanı büyütüp ‘terörist’ damgası vurarak karalamaya çalıştınız.

Oysa yalnızca işlerini geri istiyorlar.

Bugün 104. gün.

İlaçlarını bile vermiyorsunuz, bu nasıl zulüm bu nasıl işkencedir ki, adına ‘hukuk’ diyorsunuz, ‘adalet’ diyorsunuz?

Ölüm Oruçlarını sürecini anımsıyorum. Asker, Polis destekli devlet kendi cezaevlerine saldırmış, gözlerimizin önünde insanları yakmıştı.

Öldürdükleriniz oldu ve ömür boyu engelli yaşamak zorunda bıraktıklarınız.

Dönemin adalet bakanı Hikmet Sami Türk, ‘adalet tecelli etti, devletimiz güçlüdür, cezaevlerinde de olsa bu tür kalkışmalara asla izin vermez’ demişti.

Sedyeler dolusu yanan insan bedenleri taşınırken, salyalar saçarak sırıtan soysuzları anımsıyorum. 

Gazetelerinin manşetlerinden, TV ekranlarından ölüme susamış katiller gibi kin ve nefret ve düşmanlık kusanlar bir bir aklımda.

Katledilmelerinden yalnızca iki hafta önce Sağmalcılar cezaevini ziyaret ettiğimizde, tek talepleri vardı, ‘Ağabey burası cezaevi değil tabutluk, bize dayattıkları koşullarda lağım fareleri bile yaşamaz, isyan etmek hakkımızdır, tek talebimiz var o da adalet’ demişlerdi.

Aradan yıllar geçti.

Acı büyüdü, öfke büyüdü, dünya alt üst oldu, nefret ve düşmanlık yenilmedi. 

Kan kustunuz her eşitlik diyenin, özgürlük diyenin, barış diyenin, hak diyenin, kardeşlik diyenin üstüne.

Adına ‘demokrasi’ dediniz!

 İnsanlar öldükçe ‘devletimiz adaletlidir’ dediniz.

Binlerce insanı cezaevlerine attınız, işlerini, aşlarını, yaşam haklarını katlettiniz adına ‘hukuk’ dediniz.

Suç işlediğiniz kanıtlandı, bir değil, beş değil, on değil, binlerce.

Ne bakanlarınız yargılandı, ne başbakanlarınız, ne vekilleriniz ne onlarca hukuksuz kararları veren mahkeme heyetleriniz, ne bürokratlarınız.

Bugün tüm insanlığa zorla seyrettiğiniz bu kan kokulu filmi tekrar başa sardınız.

Binlerce insan işlerinden atıldı, binlercesi cezaevlerinde Hitler faşizminin toplama kamplarından farksız koşullarda hapis yatıyorlar.

Yüz binlerle aileyi parçaladınız, yokluğa, yoksulluğa, işsizliğe, açlığa mahkûm ettiniz.

İçlerinden ikisi ‘adalet’ diye bağırdı, umursamadınız, seslerini yükseltip, çığlık çoğaldıkça, İnsan Hakları heykelini bile kelepçelemeye kadar üstlerine ‘adalet’ püskürttünüz. 

Seslerini dünya duydu, duyuyor siz duymuyor, zorbalığı kamçılıyorsunuz.

Daha nereye kadar sürecek bu zulüm, daha nereye kadar bu öfke bu kin?

Adalet isteyen iki insanın ölümü mü mutlandıracak sizi yoksa bu talebi haykıran ve bunun için yollara düşen binlerce erdemli insanın yok edilişi mi?

Öyleyse yayınlayın fermanı, biçin Anadolu’nun bağrında açan tüm çiçekleri.

Yapabiliyorsanız katledin hepimizi!

 Adalet, eşitlik, özgürlük ve barış haykırışlarını başka türlü susturma yolunuz ve aklınız yok.


[email protected]