Adalet…

Girdi koluma yürüyoruz.

Yanımızda yüreklerini sanat için birleştirmiş onlarca genç yürek, her biri umut kuşanmış.

Ellerinde; sansüre, yasaklamaya, ötekileştirmeye, düşmanlığa, sahnelerin talanına, saray soytarılığına, hırsızlığa, yalana hayır diyen dövizler.

“Bu daha fragman film yeni başlıyor.”

Koluma giren dostlukla kırk yıllık bir yol arkadaşlığım var.

-Kimi kimlerin aklına doğru itileme derdindesiniz?

Eşitlik ve özgürlük ve adalet özlemlerini bağıran insanlık, solun sosyalizmin beslendiği kaynaklardan biri değilmiş gibi davranınca ne oluyor?

Eleştirecekseniz alın yere çalın sosyal demokrasinin ülkedeki durumunu. Başının söylediklerinin sistemle ilişkilerini, düzen çürümüşlüğüne taşınan suyu, siyasal tüm basiretsizliğini filan ama emeği ile hayatı zar-zor yaşama savaşına düşürülmüş, laiklik için çırpınan, yaşam alanlarının talan edilmesine isyan eden, din cambazı soytarılara teslim olmamak için didinen, hayatları parçalanmış milyonlarca katılımcısını ötekileştirme hakkınız var mı?

Kim kazançlı çıkar bu hesaptan?

Kendinizi sorgulamayı hiç mi düşünmeyeceksiniz, hiç mi biz nerede hata yaptık demeyeceksiniz?

-Böyle bir algıya nasıl sahip oldunuz hocam. Hangi sosyalist bu anlayışın kitleleriyle ilgili böyle bir saptama yaptı?

-Okuyorum yazılanları, sosyal medya hesaplarından görüyorum. Bu insanlara bir ülkenin gericiliği vuruyor bir bizimkiler vuruyor. Sağlı sollu şamar yiyorlar.

-Bir yanılsama bu. Hiçbir sosyalistin aydınlamacı damarla böylesi bir düzeyde ilişki kurması olası değildir. Politik eleştiri, siyasal akıl yürütücülerine ve bunun uygulayıcılarına yapılır. Yürüyüşe katıldım, ertesi gün çıktım televizyona tüm eleştirilerimi sıraladım. Üst başlığım “Asıl adaletsizlik sömürü düzenidir” olmuştu. Aynı gün vekil, il-ilçe başkanı durumunda ve sıradan binlerce yurttaş ‘haklısınız ama’ diye başlayan cümlelerle geri döndüler.

-Mesele budur işte. Bu insanlarla iletişim kuracak bir mevzi yaratmaktır yani. Yoksa onlarla “ne işiniz var o yürüyüşte o mitingde hay AKP hay CHP” dersen yabancılaşırsın, yoksunlaşırsın.

Nerede senin oyunlarının seyircisi, yazılan kitapların okuyucuları, nerede bu ülkenin sanat alımlayıcıları, nerede emeği ile üretip geçinen ve mağdur edilmiş insanları? Bunları kimse görmezlikten gelmemeli.

Yürüyoruz. Sahil boyunca ağaç altlarında mangal yakanlar alkışlıyor, araçlarıyla geçenler alkışlıyor, bir resim çektirme yarışıdır başlıyor. Her yer insan, her yer bayrak, her yer adalet. Yüzlerce insanla kucaklaşıyoruz.

-Bak insanların gözlerine, umut taşıyor her birinden. Sevinçliler, üstlerinden ölü gömleği çıkartılmış gibiler.

-Dilerim bir ay sonra küfretmezler hocam.

-Olabilir. Sağcı ile sağcı solcu ile solcu olma durumu için en uygun zemin.

-Ne olacak peki sonra, bu umut karartılırsa nereye savrulur bu ülke?

-Derine daha derine.

-Değiştirmek gerek o zaman. Bu bir kader değil.

-Elbette kader değil. Sanatçılar, yazarlar görevlerini yapsınlar ve siyasi alana, halkın barışık, kardeşlik zeminine savursunlar ürettiklerini gör bak neler olur.

Alana geliyoruz. İnsanlık sel olmuş akmış meydana, girmekte zorlanıyoruz. Birlikte yürüdüğümüz genç yaratıcı meslektaşlarımın gözleri ışıl ışıl.

Sosyal medya paylaşımlarına bakıyorum. Betondan alanı mezura ile ölçen talancı müteahhitler var adları vali, vekil, başkan, gazeteci. Çarpım tablosunu bilmeyen cahiller, sinirlerinden bin parça olmuş troller güldürüyor beni.

Bakarkör olmak nasıl bin hinliktir?

Konuşuyor Kılıçdaroğlu, 10 maddelik bir çağrı paylaşıyor.

Alkış slogana, slogan sevince karışıyor.

Oturduğum yerden izliyorum, meydandan ayrılan binlerde aynı umut var.

-Burada kalırsa bu umut, Maltepe meydanı sosyal demokrasiye mezar olur.

-Dediklerini yapar, bu ilki çoğaltırlarsa, yenilen korku duvarı aşılır ve bakarsın belki bahar olur.

-O bahar işçilerin, emekçilerin eşit ve özgür bir ülke sevdasında gizli hocam. Emeğin sınıf savaşımında. Bütün mesele bu sevdayı kuşanmaktır.

Kucaklaşıyoruz.

-Sabırsızlanma, çocuklarımıza onurlu bir ülke bırakmak için ortaklaştığımız milyonlarca insan var.

“Yok öyle umutları yitirip karanlıkta savrulmak. Unutma; aynı gökyüzü altında, bir direniştir yaşamak.”

[email protected]