31 Mart…

Bir haftada üç ayrı bölgeyi dolaştım. Marmara, Ege ve Akdeniz.

Oyunlar oynadım, sahne gösterilerine katıldım, söyleşiler yaptım.

Anadolu’da seçim heyecanı yok.

Yurttaşlar AKP-MHP gericiliğinin ülkeyi nereye savurduğunu tüm detaylarıyla biliyorlar ancak sandık yoluyla bu kâbustan kurtulabileceklerine dair bir damla bile inanç taşımıyorlar.

Dahası neredeyse bu bahsi konuşmaktan bile yana değiller.

Sokaklarda, meydanlarda seçime gidildiğine dair tek belirti yok.

Çanakkale, Balıkesir ve Bandırma’da televizyon izleme, gazete okuma yani olup bitenlerden haberdar olma isteği dibe vurmuş.

Halka daral gelmiş demek daha doğru.

-Nereye el uzatsak, bakınsak aynı adam ya hakaret ediyor, ya küfür ya tehdit, yanıt veren var mı, yok, sahipsiz kaldık.

Bu cümle farklı biçimlerde kurulsa da her yerde karşıma çıktı.

Umut saçarak, kendilerini bu karanlığın içinden çekip alacak bir kurtarıcı bekliyorlar.

Şiirlere sarılıyor, şarkılarla hüzünleniyor, alkışlıyor ve susuyorlar.

Merhabalar, günaydınlar, nasılsın demeler, kucaklaşmalar sevincini yitirmiş, hüzün kuşatmış insan aklını.

Biliyorum bunun adı teslim olmak filan değil, bunun adı çaresizlik.

Düzen siyasetinin kirliliğine karşı savunmasız kalmak.

-Otuz yıllık CHP’liyim bu ne ağabey, bu ne, kim yönetiyor benim babamın dedemin partisini, laikliği ayaklar altına alıp ezip yok ettiler, Cumhuriyetçilik ’ten tek kelime eden yok, devrimcilik zaten işin temeliydi ağızlarına bile almıyorlar, ya devletçilik. Kim kırdı altı okun altısını da çöpe attı?

-Gösterdikleri belediye başkan adaylarını inceleyin, bir kaçının dışında geçtim devrimci olmalarını, sosyal demokrat bile yok. Şu İstanbul ve Ankara adaylarına bakın, hangisine aydınlanmacı diyebilirsiniz? Bucak aşiretinin halkı tehdit eden, kin ve nefret kusan bebesini bile aday gösterdiler. Ülke genelindeki adayları incelediniz mi, yarısı inşaatçı yarısı patron, büyükçe çoğunluğu hep sağ siyasetlerin kapısında beslenmiş.

-Ön seçim olsaydı böyle olmazdı.

-Yapmadılar, zaman yokmuş. Ne demek zaman yok. Bu ülkenin yerel seçimlere gideceği belliydi.  Alırsın kararını uygularsın.

-Şunu anlamış durumdayız ki partiyi yönetenlerle taban aynı şeyleri düşünmüyoruz. Biz burada gericiliğin tüm baskısını, zulmünü iliklerimize kadar yaşıyoruz, içimizde işlerinden olmuş binlerce insan var, evlerine ekmek götüremez durumdalar. Bu insanları görmeden, onların isteklerini dinlemeden adaylar çıkarırsan oy filan alamazsın.

-Aslı varken kim sahtesine oy verir.

-Adam şehir şehir dolaşıyor mitingler yapıyor, bizimki Salı’dan Salı’ya aynı şeyleri söyleyerek yerinde sayıyor. Anlamıyorum arkadaş, nedir bu korkunun sebebi, ikide bir çıkıp kurucu partiyiz diye övünmekle olmuyor bu işler, görmüyor musun, millet işsiz, aç, pahalılık, vergiler belimizi büktü, geberiyoruz, ülkedeki adaletsizlik dünyanın gündeminde birinci sırada, sen çıkmış iki süslü lafla alkış toplamanın peşindesin.

-Cumhuriyet diyorlar ya bağırıyorlar Cumhuriyet diye. Hani nerede o Cumhuriyet? Elleriyle teslim eden kim o Cumhuriyet’i, biz mi yoksa bizi temsil etsinler diye oraya gönderdiklerimiz mi, öyle kürsüye çıkıp afra tafrayla savunulmaz Cumhuriyet, çıkarsın meydana birleşirsin halkınla, bak neler oluyor o zaman.

-Bir yürüyüş yaptılar umutlandık, ardından bir Adalet Kurultayı yaptılar sevinçlendik ya sonra? Geldi birileri sana sus mu dedi, dur yoksa kafanı ezerim mi dedi, niye gerisini getirmedin, hani her yerde mitingler yapacaktın, ne oldu?

-Çıkmış bağırıyorlar “Nisan’da yüzümüz gülecek” diye. Nasıl olacak belirsiz. Ne yapacaksınız da güleceğiz. Önümüze konan sandıktan kahkahalar mı çıkacak?

-Geçen gün TKP’li olduğunu bildiğim bir genç arkadaş, “Biz bunlarla Aynı Gemide Değiliz” demişti. “Bu kan emici, talancı, hırsızlarla, din simsarlarıyla, tacizci, tecavüzcü, hayvan-doğa-sanat-sanatçı-çocuk-kadın düşmanlarıyla, memleketin varını yoğunu satanlarla ve işbirlikçileriyle Aynı Gemide Değiliz.”

-Egeli’yim ben efe torunuyum, aynen o genç arkadaşım gibi düşünüyorum. Batsın o gemi. Kürekçileriyle, yolcularıyla, kaptanıyla, parasıyla-puluyla beraber batsın, batmıyorsa batıralım. Ama benim partim adeta bu geminin kazan dairesinde gemi yol alsın diye ateşçilik yapıyor.

-Bana göre 31 Mart; 2023’den önceki son duraktır. Bu CHP, İzmir ve birkaç il daha belki alır ve işte oy deposu olan bilinen ilçeleri de alır, gerisini kaybeder. Operasyon hazır. Sonra oturup “nerede hata yaptık” diye düşünmezler, kapışırlar ve parti Diyarbakır karpuzu gibi ortadan ikiye ayrılır.

Çıktım sahneye. Işıklar yandı, Elleriniz ve Yalana Dair şiirini okudum ve her gösterinin sonunda sığındığım Nâzım’la “Mesele Esir Düşmekte Değil, Teslim Olmamakta Bütün Mesele” diyerek son sözlerimi söyledim.

Alkışladılar sonra sustular ve sessizce dağıldılar.

[email protected]