27 Mart 2017…

İnsanlık tarihinin ilk oyunculuk merkezi Teos’da, üç bin yıllık bir Zeytin ağacının altından yazıyorum size.

Atina’da Sintigma meydanında, direniş şiirleri okuyarak eşitsizliğe itiraz eden meslektaşım sana sesleniyorum.

Havana sokaklarında, emperyalist yalanlara inat, ülkesi için aşk ile dansa duran, Şili ve Arjantin’de her gece perdelerini açarak milyonlarca insan için ‘özgürlük’ diye coşan kardeşlerim sizlere sesleniyorum.

Irak, Suriye ve Filistin’de salonlarını revir yapıp, ölümle pençeleşen çocuklara Samed Behrengi okuyan, Afganistan ve Pakistan’da kardeşliğin sesi olup dağlara, ovalara, nehirlere barış şarkıları serpen dostlarım, Moskova’da Kızıl Meydana çıkıp ‘yaşasın sosyalizm’ diye bağıran 80 yaşındaki ustam.

Londra, Paris ve Berlin’de, Amsterdam,  Prag,  Avignon,  Bükreş ve Kosova’da, Tokyo ve Pekin’de, Güney Afrika’da, Mozambik, Peru ve Brezilya’da; ‘yaşasın sanat yaşasın hayat’ diye insanlıkla kucaklaşan sahnelerin üstündekiler, ardındakiler, yazanları, yönetenleri, alınteri dökenleri.

Bilirsiniz, Antik Çağ’ın ilk tiyatrosu Teos’un seyirci basamaklarına tırmanarak, en tepedeki şu ak taşın üstüne çıkan oyuncu Aiskhylos: “Varsılın eline bakınıp, kul olanlardan adalet beklemek nafiledir. Aklınızın hırsızlanmasına izin verirseniz bu kokuşmuşluğun bir parçası olursunuz. Adalet hepimiz için eşit olmalıdır. Şarap hepimiz için olmalıdır. Mutluluk hepimiz için olmalıdır. Su gibi, hava gibi. Limanda insan ticareti yapılıyor. Siz satılık değilsiniz. Hiçbir canlı satılık değildir. Bu düzeni kuranların kölesi olmayı kabul ediyorsanız susun ama insansanız dans edin, şarkı söyleyin, şiir bağırın, oyunlar oynayın ve itiraz edin” diye seslendiğinde önce şarkılar başlar. Sonra Teos liman Meydanı şenlik yerine döner. Üç gün süren gösteriler, kent yönetiminin ve adalet yürütücülerinin istifa etmesiyle sonlanır.

Anımsayın istedim.

Aradan asırlar geçti. 21. yüzyıldayız. Bugün ne o Teos kenti ne tiyatrosu ayakta.

Bu çağın cehaleti ağacı, kuşu, suyu ve her tür canlıyı boğarak öldürüp, bunu insanlık için yaptığını fısıldıyor.

Üstümüz başımız, çürümüş bağnazlığın kustuğu nefretle dolu.

Biliyorum hiçbirimiz umutsuz değiliz.

Sahnelerimizi talan etseler, oyunlarımızı yasaklasalar da insanlık tarihinin ilk ve en saygın yaratıcıları olarak vardık var olacağız.

Umut eşitsizliği, adaletsizliği ve aşkı ve sevinci sahnelerimizde aydınlattıkça; dans edip, şiir bağırıp, şarkı söyleyip, oyunlar oynayıp, yaşatılanlara itiraz edeceğiz.

Acılarımızı sınayanlar kaybedenler olacaktır.

Yaşasın Tiyatro Yaşasın Hayat

Orhan Aydın 27 Mart 2017