Yeni Türkiye 4+4+4'e sığar mı?

Yeni Türkiye derken, Haziran Direnişi ile birlikte girdiğimiz yeni dönemden bahsediyorum. Direnişte yaklaşık iki ay geride kaldı. AKP'nin gittikçe daha fazla yönetemediği, yönetmek için sadece baskı unsurunu kullandığı, diğer taraftan yeni Türkiye'nin, ayağa kalkan halkın AKP'nin attığı her adımı boşa çıkardığı bir dönemden geçiriyoruz. Türkiye'de eğitimin kapsamlı bir gericileştirme ve piyasalaştırması projesi olan 4+4+4 eğitim sistemi de yeniden, bu defa ayağa kalkan halkın karşısına çıkıyor.

AKP iktidarı 4+4+4 yasasını, geçtiğimiz yıl bilim insanlarının ve çeşitli eğitim ve bilim kurumlarının onlarca itirazına rağmen apar topar, adeta zorbalıkla TBMM'den geçirmişti. Sistem ilk defa geçtiğimiz eğitim öğretim yılında uygulanmaya başlandı. Yeni sistem doğrultusunda, bini aşkın imam hatip ortaokulu açıldı, zorunlu din dersinin yanında sözde seçmeli, fiili olarak zorunlu seçmeli haline gelen üç farklı din temelli ders de eğitim sisteminin içine sokuldu, öğrenciler zorla erken yaşta ilkokula kaydedildi. Sistemin tel tel döküldüğü henüz birinci yılında ortaya çıktı. Okullarda artan düzeyde bir gericilik kol gezmeye başladı, yeni kılık kıyafet yönetmeliğiyle de birlikte türban, küçük çocukların başında okullarda sıradanlaştı, okullarda mescit açılması gündeme getirilmeye başlandı, binlerce öğrenci açık liseye kaydolmak için örgün eğitimden ayrıldı, küçük yaştaki binlerce çocuk birinci sınıfa uyum sağlayamadığı için sorunlarla dönemi tamamladı.

Haziran Direnişi'nde kitlesel ve kararlı bir şekilde sokaklara dökülen halkın tepkisinin önemli gerekçelerinden biri AKP iktidarının 10 yıllık iktidarında giderek artan bir şekilde toplumsal yaşamı dinselleştirme yönündeki müdahaleleriydi. Özellikle 2010'da gerçekleşen referandumun ve 2011'de gerçekleşen seçimlerin ardından AKP yeni rejimini kurmak sürecinde köklü adımlar atarak gericiliği toplumsal yaşamın temeline oturtmak için çaba gösterdi. İşte 4+4+4 sistemi bu yönde atılan adımlardan biriydi. Şimdi bu sistem, Haziran Direnişi'nin gölgesinde AKP'nin inadı ile Eylül ayı ile birlikte ikinci yılına girmeye hazırlanıyor.

Başbakan, geçtiğimiz günlerde imam hatip mezunlarının derneği olan ÖNDER'in iftarında konuşmuş ve 4+4+4 ile yapılmak istenenin aslında ne olduğunu birkez daha bize hatırlatmış. Şöyle demiş Başbakan: “Sabır, tahammül ve iman. Onlara ek olarak nesil yetiştirme mücadelesi, içinde bulunduğumuz şu manzarayı değiştirmeye yetecektir. İmam hatiplerin kapısına vurulan kilitleri hamdolsun kırdık. Normal okullarda da Kuran ve siyer okunmasının önünü açtık.” Bunların yanında imam hatip mezunlarının isyan edip sokağa çıkmadığını söylemiş, iftara katılanlara çapulcuları yargıya ispiyonlama çağrısı yapmayı da ihmal etmemiş.

AKP şimdi gerici eğitim projesinin uygulanmasında ikinci yılın hazırlıklarını yapıyor. Okullar dönüştürülüyor, yeni imam hatipler açılıyor, din temelli seçmeli derslerin okullarda yaygın bir şekilde öğrenciler tarafından ders olarak seçilmesi için yönledirmeler yapılıyor. Amaç, iktidar ne yaparsa yapsın, “isyan etmeyen, sabreden, tahmmül eden” bir insan tipolojisi oluşturmak. Ancak 10 yıldır toplumun bir bütün olarak gericilikle kuşatılmasına rağmen, Haziran Direnişi halkımızın, gençliğimizin istenilen kıvama gelmediğini, akın akın sokağa çıktığını gösterdi. Başbakan şimdi, “nesil yetiştirme mücadelesi, içinde bulunduğumuz şu manzarayı değiştirmeye yetecektir” diyor. İşte 4+4+4 eğitim sistemi AKP açısından “nesil yetiştirme mücadelesinin” adıdır.

Haziran Direnişi'nin üstünde yükseldiği temellerden biri de gerici kuşatmaya karşı tepki, laiklik duyarlılığıydı. 4+4+4 yasasının çıkarılmaya çalışıldığı günlerde bizzat Başbakan tarafından amacın “dindar ve kindar nesiller yetiştirmek” olduğu ifade edilmişti. Erdoğan aynı amacını dile getirmeye bir taraftan vatandaşları ihbarcılığa yönlendirerek kindarlığı kışkırtmaya da devam ediyor.

Ancak boşa uğraşıyorlar, yeni Türkiye 4+4+4 gericiliğine daha fazla sığamaz. Ayağa kalkan Türkiye, itaati, gericiliği ülkemize giydirmeye çalışan bu sistemi daha fazla sorgulayacaktır. Yeni Türkiye'nin önündeki ilk sınavlarından biri de bu gerici eğitim sistemine karşı yükseltilecek mücadeledir. Geçtiğimiz yıl bu mücadelede ortaya konan kimi başarılı örnekler bu yıl da yol gösterici olacak. Başta veliler ve eğitim emekçileri olmak üzere, tüm toplumun ülkenin sadece bugününe değil geleceğine de ipotek koyma çabası olan bu karanlık sistemin karşısına daha güçlü bir şekilde dikileceği günler yakındır.