Yarını kazanmak için örgütlenme zamanı

21 Haziran 2013 Cuma tarihli soL Gazetesi'nde yayımlanmıştır.

Ne sanmıştınız? Hep boynunu eğecek mi sandınız insanlar size? “Ne istersem yaparım, siz dönün evinize” deyince, boyunlarını eğip döneceklerini mi sandınız?

Haziran direnişleri, bu ülkenin insanları uzun yıllardan sonra bu kadar geniş ölçekte birkez daha ayağa kalkıp, bu devranın böyle devam etmeyeceğini gösterdi. Türkiye artık boyun eğmeyeceğini göstererek yeni bir ülke olma yolunda önemli bir eşiği aştı. Halk yürüyor, duruyor, konuşuyor ve boyun eğmiyor.

Kolay mı? 20 gündür direniyor Türkiye, milyonlarla sokağa çıkarak. AKP iktidarı, emniyetinden medyasına elindeki tüm aygıtları kullanarak saldırıyor halkın üstüne. Ama her defasında daha güçlü çıkıyor halk, zorbalığın karşısına. Bakın sokağa çıkan milyonlara. Saldırıya karşı çoğunun yüzünde gaza karşı korunmak için maskeler, gözlerinde deniz gözlükleri, kimisinin kafasında baretler.... Halk fiziksel şiddete, karşısındaki zorbalığa bunlarla ve yanındaki arkadaşının omuz vermesiyle direndi. Diğer taraftan siyasi iktidarın ve onun dilini konuşan tüm unsurlarının ve bununla birlikte yandaş medyanın siyasi, ideolojik ve psikolojik şiddetine de birlikteliğinin ve dayanışmanın ortaya çıkardığı ortak akılla direndi. Cesaret, kararlılık ve hep akılla.

Şimdi elimizde büyük bir kazanım var. Yeni Türkiye’de, “yüzde 50 arkamda, ne istiyorsam onu yaparım” demek artık o kadar kolay değil. Buna kalkışanın aklında da bundan sonra Haziran direnişleri ile ortaya çıkan halkın gücü olacak. Şimdi elimizdeki 20 günlük birikimi değerlendirip, bir adım ileriye geçme, ayağa kalkan halkın bu kazanımını daha ileriye taşıma zamanı. Bugünü kazandık, şimdi yarını kazanmak için örgütlenme zamanı.

Yıllardır örgütlü olmak hor gösterilmeye çalışıldı, benzer düşünceleri paylaşan insanlarla birlikte, dayanışma ile hareket etmek, hakkını aramak, hesap sormak için bir araya gelmek hep olumsuzlandı. Örgütlenmenin bireylerin özgürlüğünü elinden aldığı düşüncesi ideolojik bir bombardımanla toplumun üstüne sürüldü. Buna bir taraftan da örgütlü olmanın insanların başını belaya sokacağına dair bir algı yaratılması da eşlik etti. Sadece siyasi partilerde örgütlenmekten bahsetmiyorum. Sendikalarda, demokratik kitle örgütlerinde örgütlü olmak da aynı şekilde kötülendi. Halk örgütlenecekse, hemşehri derneklerinde, dini faaliyet yürüten derneklerde ya da faaliyet alanı spor olan derneklerde “örgütlensin” yeterdi. Tabii ne olursa olsun, temel ölçüt hep yandaşlık oldu. Üye olacağı siyasi parti (örneğin AKP) iktidar ise binlerce çakma üye yapılır yine “örgütlenir”di halk. Ya da sendika iktidar yandaşı ise (örneğin Eğitim Bir Sen) yine problem yok, devletin bütün olanakları seferber edilirdi.

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın verilerine göre, 2013 başında AKP’nin yaklaşık 7 milyon 5 yüz bin üyesi varmış. Bu üyelerin ne kadarının AKP’ye üye olduğundan haberi yok bilemiyoruz tabii, belki herkesin bir kez daha acaba ben de farkında olmadan AKP’ye üye yapıldım mı diye kontrol etmesinde fayda var. İşin bu kısmını bir kenara koyalım. Siyasi iktidar yüzbinlerce insanı kendi partisine üye yaparken, ayağa kalkan halkımız örgütlenmeye karşı siyasi iktidarca oynanan bu oyunu bozmayacak mı? Aynı şekilde AKP iktidara geldiğinde üye sayısı 18 bin olan, Haziran direnişleri sırasında “darbeciler Gezi Parkı’nda sobelendiler” diyerek yandaşlığını bir kez daha gösteren Eğitim Bir Sen’in, 2012’de üye sayısını 231 bine çıkarması da oynanan oyunu açıkça gösteriyor. Başbakan’ın literatüre kattığı “aşırı sendikacı” söylemi nasıl bir sendikal örgütlenme istendiğini gösterirken, emekçiler bu oyunu bozmayacak mı?

Yirmi gündür AKP diktatörlüğü karşısında cesaret, kararlılık ve akılla bugünü kazanan halkımızın yarını kazanmak için şimdi hızla örgütlenmesi, örgütlenmenin gerekliliğini daha fazla yaygınlaştırması gerekiyor. Eşitliğin, özgürlüğün ve yarınımızı kazanmanın temeli de, güvencesi de buradan geçiyor. Yarını kazanmak için, bugün örgütlenme zamanı.