Sırada karma eğitim mi var?

Başbakan’ın gündeme getirdiği “kızlı-erkekli öğrenci evleri” tartışması, gericilere, karma eğitime yönelik düşüncelerini ve heveslerini ortaya atmak için fırsat vermiş oldu. Başbakan’ın konuşmasının hemen ertesinde habervaktim.com sitesinde yayımlanan “Karma eğitim ihanetine son!” başlıklı yazının ardından, gecikmeden AKP Düzce Milletvekili İbrahim Korkmaz da “Ben karma eğitime karşı olan bir insanım, doğru bulmuyorum” diyerek tartışmaya katıldı.

Karma eğitim ülkemizde esas olarak kadın öğrencilerin fiili mücadeleleriyle ve Cumhuriyet’in kazanımlarıyla edinilmiş bir haktır. Karma eğitim, ilk olarak Darülfünun’da, yani yükseköğretim düzeyinde hayata geçti. Bu konuda daha önce soL gazetesinde yayımlanan Semiha Günal’ın Unutulan Bir Kurum: İnas Darülfununu- Kadın Üniversitesi başlıklı ilgi çekici yazısı, internette ulaşılabilir durumda. Bu yazıda da görüleceği gibi karma eğitim, öncelikle kadınların toplumsal hayatın içerisinde yer alma ve görünür olma mücadelesinin sonucunda elde edilmiş bir haktır.

Üniversitede bu hakkın elde edilmesinin ardından 1924’de ilkokulda, 1927-1928’de ortaokulda karma eğitim hakkı kazanılmıştır. Liseler için karma eğitimin ancak 1934-1935 yıllarında başlamış olması ise bir taraftan o dönemde sınırlı sayıda lise olmasının yanında, elbette kızların lise çağında ergenlik döneminde oluyor olması ve bunun muhafazakar çevrelerde yarattığı din temelli endişelerle ilgili olduğu açıktır. Bu konuda 1924 yılında müsteşar olarak II. Heyet-i İlmiye toplantısına katılan, sonrasında Demokrat Parti’nin de kurucuları arasında yer alacak olan Köprülüzâde M. Fuat Bey’in “ortaöğretimde karma eğitimin mahzurlu olduğunu” savunması, bu endişeyi ortaya koymaktadır.

Gelelim bugüne... Bugün de kazanılmış bir hak olarak karma eğitimin kaldırılması gerektiğini savunanlar ağırlıklı olarak dinsel bilgiyi yaşamın temeline koyanlar ve toplumsal yaşamın bütünüyle din üzerinden şekillenmesi gerektiğini savunan kesimlerdir. Yukarıda ifade ettiğimiz internet sitesinde Mustafa Durdu imzasıyla çıkan yazının ilk cümlesi “Karma eğitim sapıklığını milletimizin başına bela eden tek parti diktasıydı” olan ifadeler bu kesimin karma eğitime bakışını ve Cumhuriyet düşmanlığını özetler niteliktedir. Bir taraftan “Bir milleti ahlaken çökertmenin en hızlı yolu karma eğitimi teşvik etmektir” gibi meczupça bir yaklaşımı argüman olarak başa koyan bu yazı boyunca terbiye sınırlarının altüst edilmesi de ayrıca anlamlı.

Düzce Milletvekili de karma eğitime karşı olduğunu söylediği sözlerin ardından, “bu, beraberinde her türlü başarıyı getirecektir” demiş. Ona göre ergenlik çağındaki çocuklar birbirlerine aşık oluyorlarmış ve derslerine kendilerini veremiyormuş, bu da vakit kaybıymış. Karma eğitim karşıtlarının dayanabildiği en yaygın “pedagojik tespitlerin” bu zeminde sürdürülmesi, tartışmanın tıpkı 4+4+4 eğitim sistemi gündeminde olduğu gibi bu kesimler açısından esasında pedagojik bir değeri olmadığını ve dünyaya baktıkları gerici gözlükler üzerinden siyasal ve ideolojik olarak şekillendiğini gösteriyor.

Zaman zaman kimi araştırmaları çarpıtarak karma eğitimin başarılı bir model olmadığını ileri süren bu kesim, eğitimin akademik başarının yanında, bireylerin özgüvenini geliştirmeyi, geleneksel olarak yüklenen toplumsal cinsiyet rollerinden sıyrılmayı, farklılıklara saygıyı, yurttaşlık değerlerini benimsemeyi ve bireyin kendini bir bütün olarak gerçekleştirmesini amaçlayan bir süreç olduğunu da tabii görmezden geliyor.

Unutulmamalıdır ki, kızlı erkekli karma eğitime yönelik saldırı öncelikli olarak kız çocukların eğitimine ve kadınların toplumsal yaşamdan daha da geri çekilmesine yönelik bir saldırıdır. Farklılıklarını değil benzerliklerini öğrenen, farklılıklarına da saygılı olan ve bunu anlayan ve elbette birbirine aşık olmaktan utanmayan nesiller için karma eğitime sahip çıkmak gerekir.