Savaş açanlar ve FKF

Onur Seçkin'in “Savaş açanlar ve FKF" başlıklı yazısı 17 Mayıs 2013 Cuma tarihli soL Gazetesi'nde yayımlanmıştır.

Nasıl yorumlanır bu görüntüler başka türlü? Ülkenin, halkın güvenliğini sağlamakla görevli polisi, hükümetten aldığı talimatlarla gençlere, işçiye, öğretmene, kadınlara, hakkını arayan herkese hedef gözeterek öldüresiye saldırıyorsa, bunun adı savaş açmak değil mi?

En son yine üniversite öğrencilerine, gençlere öldüresiye saldırdılar. Ağır yaralanan gençler var. Ne istiyor bu gençler? Geçtiğimiz hafta Reyhanlı’da gerçekleşen patlamalar nedeniyle, yüzün üzerinde yurttaşın feci şekilde yaşamlarını yitirmelerine tepki gösteriyorlar. Aylardır savaş kışkırtıcılığıyla Türkiye’yi adım adım savaşa ve kanlı bir bataklığa sürükleyen AKP iktidarına öfkelerini dile getiriyorlar. “Stratejik derinlik” ve “Yeni Osmanlı” sevdasıyla, ülkenin kan gölüne dönüştürülmesinin yolunu açtığını düşündükleri Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun istifası için yürüyorlar. İşte o gençlere saldırdılar.

Oysa ki, AKP hükümetinin düşman bellediği, üzerine polisleri öldüresiye sürdürdüğü bu gençler, bu ülkenin onuru ve umududurlar.
Onlar AKP’nin yaşlılarının kendilerine benzettiği gençleri gibi, “IMF’ye borçlar kapandı” sevindirikliğiyle bir tabutun arkasında temsili cenaze namazı kılanlar değil. Onlar Türkiye’nin dış borcu milli gelirin yüzde 40’larına dayanmışken, IMF’ye borç kapatmanın şovdan öte bir anlam taşımadığını bilen ve bunu anlatan gençler. Onlar Erdoğan’ı padişahlık yetkileri ile donatan başkanlık heveslerine gençlikten omuz vermeye kalkan, kulluk peşinde koşan ak gençler değil, bilimden, aydınlanmadan yana, bağımsız bir Türkiye için akıllarını ortaklaştıran gençler. Bu gençleri kabul edemiyorlar, hepsi kul olsun istiyorlar.

Şimdi AKP tezgahından geçmeyi kabul etmeyen o gençler, Türkiye’nin onlarca farklı üniversitesinden 200’e yakın üniversite öğrenci kulüp ve topluluğunun çağrısıyla Fikir Kulüpleri Federasyonu’nu (FKF) tekrar kurdular. Bilim ve aydınlanma mücadelesini bir adım daha ileri götürdüler. Emekten yana mücadelelerini emekçilerle birlikte sokaklara, fabrikalarda grevlere taşıyan bu gençler, ülke ve üniversite üzerine düşünen, tartışan ve üretme iddiasında olan yeni bir üniversiteli kimliği kurma yolunda çok önemli bir adım daha attılar. Yeni bir üniversiteli genç kimliğini oluşturma yönünde akıllarını ve cesaretlerini ortaya koyan bu gençler, bir de içinde sinemadan sosyal bilimlere, birçok farklı alanda, baştan aşağı üniversite öğrencilerinin üretimleriyle şekillenen Yeni Yazılar isimli bir dergiyi de çıkarmaya başladılar.

İşte bu gençlikten korkuyorlar, onun için savaş açtılar. Üretsin istemiyorlar, düşünsün istemiyorlar, AKP’ye karşı çıksın istemiyorlar. İstedikleri gençliğin Davutoğlu’nun ülkeyi savaşa sürükleyen stratejilerinde derinlik araması, “büyük Türkiye” peşinde koşup komşu halklarını öldürmeye koşması. Ama olmuyor, hesap tutmuyor. Gençler “büyük Türkiye” değil, “bağımsız Türkiye” için daha güçlü koyuluyorlar yola. Reyhanlı’da gerçekleşen katliamın ardından, “siz etmezseniz, biz yas ilan ederiz” diyorlar, Reyhanlı’yı üniversitelerine taşıyorlar.

Ankara’da Davutoğlu’nun istifasını isteyen gençlere öldüresiye polis saldırısının olduğu saatlerde, ajanslara her beş gençten birinin işsiz olduğu haberleri düşüyor. IMF’ye borç kapanmış, ülke istikrar içindeymiş. Bunlar da aynı saatlerde geçiyor haberlerde. Ancak ne savaş taşeronluğu için uydurulmuş yalanlar, ne istikrar yalanları. Sokaklarda ayran dağıtan ak gençler inansın bu yalanlara. Aklını ve cesaretini birleştiren gençler için tutmuyor hiçbiri.

Savaş çığırtkanlarına karşı yolu barış olan gençlere savaş açtılar. Varsın açsınlar. O gençlerin kalemleri, kitapları, onların gaz bombalarından da, tazyikli sularından da daha güçlü. Onlar ellerinde kitapları ve türküleriyle gelen, dalga dalga aydınlık olan Nâzım’ın öğrencileri. Elbette yürüyecekler karanlığın üstüne.

Yolunuz açık olsun gençler, yolun açık olsun FKF.