Peki devletten ne bekleyelim?

Onur Seçkin'in “Peki devletten ne bekleyelim? başlıklı yazısı 10 Mayıs 2013 Cuma tarihli soL Gazetesi'nde yayımlanmıştır.

Ömer Dinçer’in ardından Milli Eğitim Bakanlığı görevine Nabi Avcı getirildi. Dinçer, bakanlığı süresince öğretmeninden velisine, eğitimin tüm bileşenleriyle oldukça kavgalı bir görüntü sergilemişti. Hatta Dinçer’in görevden alınması, bu kadar kavgalı görüntünün AKP’ye desteği azalttığına, oy kaybettirdiğine de yorulmuştu. Yerine göreve getirilen Avcı, medyanın güçlü desteğiyle “babacan, sevimli, şakacı” bir bakan olarak eğitim camiasına ve topluma sunuldu. Avcı’nın 4+4+4’ün baş mimarlarından biri olmasının akıllardan silinmesi ve Dinçer’in ardında bıraktığı yıkımın çabucak unutulması için böyle bir imaja gereksinim vardı.

Avcı’nın göreve gelmesinin sonrasında yaklaşık dört ay geçmesinin ardından, yavaş yavaş “babacan Bakan” gitti, yerine kızgın demeçler vermeye başlayan Bakan geldi. Avcı, velilerden bağış adı altında zorla toplanan paralara ilişkin yaptığı bir değerlendirmede, “Haftanın 5 günü bu okulda okuyor çocuk, senin okulun. İki günlük dershaneye 100 lira vermekten erinmiyorsun, bunu yük görmüyorsun, çocuğunun okuluna 5 liralık, 10 liralık katkıda bulunmak ağır geliyor. Her şeyi devletten beklemek anlayışımızı da değiştirmemiz lazım” şeklinde konuştu.
Bilirsiniz, her sene okullar açılırken bir kayıkçı dövüşü sürer, gider. MEB “kesinlikle velilerden zorla para alınmayacak” diye açıklama yapar okula gideriz okul aile birliğinden bir yetkili ya da idareci “Bakan öyle diyor ama ihtiyaçlar…” deyip, önümüze makbuz koçanını uzatıp, gerekeni yapmamızı ister. Daha fazla para veren velilerin çocukları için teknolojik donanımlı, özel sıralı özel sınıflar oluşturulur. Ola ki çocuğunuzu çeşitli sorunlardan dolayı bir okuldan başka okula nakil yaptırmak istersiniz, okula bir bağış yapacak gücünüz yoksa nakil işlemlerinde bütün prosedürler bir anda imkansız hale gelir. Okullar açılır, çocukların derslerinin ortasında sınıfa girilir, sınıf ortasında katkı payı ödemeyen öğrencilerin karnelerinin, diplomalarının verilmeyeceği söylenir, hatta bazen katkı payı ödemeyen öğrencilerin listesi sınıf duvarına asılır, çocuklar rencide edilir...

Avcı, “iki günlük” diye bahsettiği dershaneleri de bu halk yarattı sanıyor galiba. AKP’nin yarattığı piyasa cehennemi ve acımasız rekabetle 10 yıllık iktidarında dershane sayısının 2 bin 500’lerden 4 bine dayandığını kendisi de gayet iyi biliyor elbette. Öğrencileri dershanelere mahkum eden sistemin mimarlarından AKP iktidarının Bakan’ı, üstüne velileri “dershaneye veriyorsun da okula niye vermiyorsun, devletten bekleme” diye bir de fırçalıyor... Sahi AKP kaldırıyordu değil mi dershaneleri. Biz elbette bunu da beklemiyoruz devletimizden.

Siz TBMM’deki bütün partiler ortaklaşın, trafikte eski ve yeni vekillere ceza kesilmemesinden, bütün ailelerinizin sağlık giderlerinin Meclis bütçesinden karşılanmasına kadar devleti hizmetinize sokun, sonra da çocuklarımızın eğitim hakkının devlet tarafından sağlanmasını beklemeyin, deyin. Peki Sayın Bakan! Ne bekleyelim bu devletten, oldu olacak onu da söyleyin!

Sizin de mimarları arasında bulunduğunuz, adına 4+4+4 dediğiniz sistemle, çocuklarımızın küçük yaşta işçileştirilmesini, gericiliğe teslim edilmesini mi bekleyelim? Okullarımıza daha fazla din temelli ders, daha fazla imam, mescit mi bekleyelim? Okullarımızı satıp ya da yeni sisteminiz doğrultusunda parçalayıp çocuklarımızı okullarından uzaklara göndermenizi mi bekleyelim? Öğretmenler, veliler, öğrenciler olarak bunlara tepki gösterdiğimizde, hakkımızı aradığımızda ödediğimiz vergilerin bize hep cop, boyalı su ve gaz olarak dönmesini mi bekleyelim?
Söyleyin Sayın Bakan, söyleyin de bilelim, biz bu devletten ne bekleyelim? Siz istiyorsunuz ki, yıllardır velilerin üzerine daha fazla yıktığınız eğitim giderlerinin hepsini veliler ödesin, devlet çeksin tamamen elini eğitimden. İstiyorsunuz ki herkes vazgeçsin eğitim hakkını savunmaktan. Ancak öyle yağma yok!

Biz öyle vekiller gibi fazla bir şey değil, çocuklarımızın eğitim hakkını istiyoruz. Asıl siz her şeyi halktan beklemeyin Bakan Bey!