Laiklik ve aydınlanmacılığı savunmak

Onur Seçkin'in “Laiklik ve aydınlanmacılığı savunmak” başlıklı yazısı 12 Nisan Cuma tarihli soL Gazetesi'nde yayımlanmıştır.

Eğitim Sen İstanbul Şubeleri cumartesi günü “Eğitimde Laiklik” başlıklı bir sempozyum düzenledi. Sempozyumda yapılan tartışmalar, eğitimde laikliği ve aydınlanmacılık üzerine daha çok tartışacağımızı gösteriyor.

Eğitim sistemimiz bugün okul öncesinden yükseköğretime kadar bütün düzeylerde kapsamlı bir dinsel kuşatma altında. Cumhuriyet ile birlikte laiklik yönünde atılan önemli adımlar da bugün bütünüyle tasfiye ediliyor. Tarihsel olarak burjuvazinin laiklik ve aydınlanmayla ilişkisi hep pragmatik bir zemin üzerinde yürüdü. Burjuvazi, laiklik ve aydınlanmayı kapitalist üretim ilişkilerini derinleştirmek üzere kendisine alan açtığı ölçüde bir ihtiyaç olarak, ihtiyacını giderdiği ölçüde de üzerinde bir yük olarak gördü. Türkiye’de de Cumhuriyet’in kurucu kadrosu inançların devlet, siyaset ve yaşam üzerinde belirleyiciliğinin azalması, laikliğin ağırlığının artırılması için önemli adımlar attı. Diğer taraftan, kuruluşla birlikte kapitalizmin yerleştirilmesi yönünde adımlar atıldı. Kapitalist gelişmeye bel bağlanınca laiklik ve aydınlanma toplumsallaşamadı. Kapitalizm derinleştikçe, emperyalizme bağımlılık kökleştikçe laiklik giderek burjuvazinin sırtında bir kambura dönüştü.

12 Eylül 1980 darbesinin ardından Türkiye’nin gericileştirilmesi ivme kazandı. Cumhuriyet 80 yılını geride bırakırken, 2002 yılının sonunda iktidar olan AKP, 10 yıldır hayata geçirdikleriyle laikliğin bir bütün olarak toplumsal yaşamdan ve eğitimden “temizlenmesi” için ciddi bir hamle yaptı. Bugün 2. cumhuriyetin kuruluşuyla ortaya çıkan, irfan dağıtmaya niyetlenmiş bir Diyanet, okullarda imamların derslere girmeye başlaması, türbandan sonra mescit talepleri ile daha bunun gibi nicesidir.

AKP, gericilik, piyasacılık ve bağımlılığın derinleştirilmesi üzerine kurulan 2. cumhuriyetinin gericilik ayağının sağlamlaştırılması için eğitimi daha fazla araçsallaştırma çabası içerisinde. Bugün eğitime girdi, süreç, çıktı ve yönetim boyutlarıyla bir sistem olarak baktığımızda, gördüğümüz tablo dinsel kuşatmanın bütün boyutlarda derinleşmesidir. Başörtüsü gibi dinsel sembollerin okullarda sıradanlaştırılması, fiili uygulamalarla mescit gibi dinsel mekânların yaygınlaştırılma çabası, zorunlusundan “seçmelisine” din temelli dersler, karma eğitime son vermek yönünde cüretkârca dile getirilen öneriler, eğitimde gerici uygulamaların frene basmadan devam ettiğini ortaya koyuyor.

Gericilik yaygınlaşırken, “inanç ve vicdan özgürlüğü” argümanı uygulamalara temel gerekçe olarak öne sürülüyor. Oysa eğitimin, okulların dinsellikle kuşatılması bu özgürlüğü tehdit ediyor. Zorunlu eğitimin sürdürüldüğü okullarda bir ya da birden fazla inanışın sembolü ya da herhangi bir pratiğine alan açıldığında bu, farklı inanış sahibi ya da herhangi bir inancın sahibi olmayan öğrencilerin, öğretmenlerin, çalışanların inanç ve vicdan özgürlüğüne aykırı bir durum teşkil ediyor. Bunun somut örneklerini son zamanlarda daha fazla görmeye başladık. Derslerde Alevi yurttaşlara yönelik hakaret içeren ifadelerin yaygınlaşması, okullarda başını örtmeyen öğrencilere yönelik baskı örneklerinin ortaya çıkması, evrim kuramına yönelik saldırılar üzerinden herhangi bir inanç sahibi olmamanın kriminallleştirilme çabası...

Gelinen noktada, eğitimde dinsel kuşatmanın sonucu, laikliğin en temel düzeyde dahi inkar edilişi, eğitimin bilimsel ve özgürleştirici bütün işlevselliğinin ters yüz edilmesidir. Bu nedenle, bilimsel ve laik eğitimi savunan eğitim emekçilerinin, laiklik ve aydınlanmayı öncelikli mücadele başlıklarından biri olarak ele almaları artık bir zorunluluk olarak değerlendirilmelidir.
***
Gerici kuşatma sadece okullarda değil üniversitelerde de sürüyor. Namık Kemal Üniversitesi’nden Mukaddes Akdeniz “Çanakkale Savaşı’nı melekler ve imamlar kazandı” diyen öğrencisine tepki gösterdiği için soruşturmaların hedefi oldu ve YÖK tarafından görevinden alındı. Akdeniz Üniversitesi içerisinde bir binaya mescit açılması konusunda üyesi olduğu dernek adına bir basın açıklaması yapan İlker Belek başlı başına bir hukuksuzluk örneği olan şikayet ile üniversiteden atılmaya çalışılıyor. Şimdi gericiliğe karşı Mukaddes Hoca’nın da, İlker Hoca’nın da yalnız olmadığını gösterme zamanı.