Eğitim ‘sıfırlanırken’

Dershanelerin kapatılmasına yönelik tasarı olarak bilinen kanun tasarısı AKP tarafından hızlı bir şekilde yasalaştırılmaya çalışılıyor. Tasarı cuma ve cumartesi günlerinde Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu’nda görüşüldükten sonra, birkaç küçük değişiklikle kabul edildi. Tasarının bu hafta TBMM Genel Kurulu’na getirtilmesi bekleniyor. Genel olarak dershanelerin kapatılmasına yönelik bir tasarı olarak sunulsa da, tasarı eğitimde kapsamlı bir özelleştirme dalgasını içeriyor. Bunun dışında yeni yasayla birlikte AKP’nin seçim öncesinde, belki emniyet teşkilatından daha da büyük bir yerinden değiştirme harekâtı uygulayacağını ve merkez örgütlerinden, taşra örgütlerine, hatta okullardaki yöneticilere kadar kendisiyle yeterince uyumlu çalışmayan tüm unsurları tasfiye etmeyi amaçladığını söyleyebiliriz.

Bakan Nabi Avcı tasarıyla ilgili olarak, “Milli eğitimimizi adeta yeniden dizayn eden çalışmaları gerçekleştiriyoruz… Türkiye en başından beri okulun yanında velilerimizi ciddi manada maddi külfete sokan, çocuklarımızın gününü, gecesini birbirine karıştıran bu dershane sorunundan onları kurtarıyoruz. Dershaneleri özel okula dönüştürüyoruz” demiş. Gerçekten AKP yıllardır eğitimi yeniden dizayn ediyor. Bir taraftan MEB’in örgütsel olarak gericileştirilmesi ve teşkilatın yönetilmesinde tamamen piyasadan ithal edilmiş “yönetişim” anlayışının yerleştirilmesi devam ediyor. Diğer taraftan halen büyük oranda devlet tarafından sunulan eğitim hizmetlerinin sunumunda özel sektörün, sermayenin payı artırılması yönünde atılan adımlar ve eğitimin içeriğinin bir bütün olarak gericileştirilmesi sürüyor.

Yasa çıktıktan sonra, MEB’de çok büyük bir yer değiştirme olacak. MEB’in merkez teşkilatındaki şube yöneticilerinden okul idarecilerine kadar, Avcı’nın verdiği sayıya göre 40 bin kişinin, kimi değerlendirmelere göre 100 bin kişinin görevinin değişeceği söyleniyor. Bu 11 yıldır AKP-cemaat koalisyonunun ortaklaşa sürdürdüğü kadrolaşmada da bir sona gelindiğini, AKP’nin çok büyük bir tasfiyeyle, merkezden okullara kadar her yönetici birimine, 17 Aralık operasyonlarıyla başlayan süreçten sonra da halen kendisine bağlı olarak duranları yerleştireceğini gösteriyor. Bu tasfiye yasa ile yapılacak olması nedeniyle açılabilecek davaların ve geri dönüşün de önü kapatılmış oluyor.

Yasa ile birlikte aday öğretmenlerin KPSS sınavında atandıktan sonra performans temelli bir değerlendirmeye ve yapılacak bir sınava göre öğretmenlik kadrosu almasının getirilmesi de gerici kadrolaşmanın diğer bir ayağı olacak. Amaçlanan, zaten göreve başladıklarında çalışacakları şehre yerleşme, çalıştığı okula ve mesleğine uyum sağlama gibi zorluklarla karşı karşıya olan aday öğretmenlerin üzerinde performansı, disiplini ve sınavı Demokles’in Kılıcı gibi sallayarak baskı uygulamak, boyun eğdirmek.

Diğer taraftan arsa teşviki, özel okullara kayıt olan öğrenci sayısına göre öğrenci başına destek vermek, dershanelerin kapatılması adı altında, kamu kaynaklarının, vergiler yoluyla halkın cebinden alınan paraların, özel sektöre aktarılması anlamına geliyor. Buna halkın cebinden çıkan paraların sıfırlanma çabası da diyebiliriz.

Tasarının genel gerekçesine baktığınızda bütün bu yapılanlar eğitimin “daha etkin ve verimli sunulabilmesi için gerekli dönüşümün sağlanması amaçlanıyor.” AKP’nin etkinlik ve verimlilikten anladığı, gerici ve piyasacı zihniyetini daha etkin bir şekilde hayata geçirmesi, bunun önündeki her engeli ortadan kaldırması.

Tasarının bu hafta TBMM Genel Kurulu’na getirilerek yasalaştırılması bekleniyor. Ne yazık ki, 6 Şubat’ta TBMM’ye gelmiş ve içeriğinin ne olduğu bilinen bir yasaya karşı eğitim sendikaları tepki vermekte oldukça geciktiler. Görünen o ki yasa taslağının ne içerdiği bile okullarda öğretmenler tarafından, veliler tarafından bilinmeden AKP tarafından yasa alelacele geçirilmiş olacak ve AKP giderayak eğitimin “sıfırlanması” yolunda bir adım daha atmış olacak.