12 yıllık zorunlu eğitim yalanı

Onur Seçkin'in “12 yıllık zorunlu eğitim yalanı” başlıklı yazısı 18 Ocak 2013 Cuma tarihli soL Gazetesi'nde yayımlanmıştır.

Bakan Dinçer açıklıyor: 95.561 dokuzuncu sınıf, 21.639 onuncu sınıf, 13.737 onbirinci sınıf ve 5.178 onikinci sınıf öğrencisi, yani toplamda 136 bin 115 öğrenci birinci dönem içerisinde okulu bırakarak açık liseye kayıt oldu. AKP’nin 4+4+4 yasasını çıkarırken en önemli iddialarından biri\ yasa ile zorunlu eğitimin liseyi de (ortaöğretim) kapsayacak şekilde 12 yıla çıkarılmasıydı. Zorunlu eğitim sözde 12 yıl. Yukarıdaki somut veriler de görüldüğü gibi, uygulanmaya başlamasından henüz bir yarıyıl geçmeden öğrenciler biner biner örgün eğitimi terk ederken, yasanın zorunlu eğitimin aslında 12 yıla çıkarılmadığı ortaya çıkmış oldu.

MEB yasayla ilgili olarak “Zorunlu eğitimi 8 yıldan 12 yıla çıkaran düzenleme ile toplam nüfusun ortalama eğitim yılı artırılacak ve okullaşma oranındaki bölgesel farklılıklar da azaltılacak” diyordu. Ancak Bakan’ın ifade ettiği rakamlar, durumun öyle olmadığını gösteriyor. Lisede örgün eğitimden kitleler halinde kopuşun nedenini 4+4+4 yasasının ilgili şu maddesinde görmek mümkün: “Ortaöğretim, ilköğretime dayalı, dört yıllık zorunlu, örgün veya yaygın öğrenim veren genel, mesleki ve teknik öğretim kurumlarının tümünü kapsar.” Yeni sistemin 12 yıllık zorunlu eğitim olarak değerlendirilemeyeceğinin sırrı burada. Bu madde ile ortaöğretimin yaygın öğrenim yoluyla, yani okula gitmeden dışarıdan da tamamlanabileceği söyleniyor.

Şimdi bir de henüz 4+4+4’ün yasa teklifi olarak gündeme geldiği günlerde bu sistemin eğitim bilimlerinin temel ilkelerine aykırı olduğunu belirten birçok açıklamadan biri olan Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi’nin 2012’nin Mart ayında yaptığı açıklamaya bakalım: “Yaygın eğitimin örgün ortaöğretim kapsamında yer alması temel eğitim ve zorunlu eğitim yaklaşımına uygun değildir...Yaygın eğitim çeşitli nedenlerle örgün eğitimin dışında kalanlara sağlanan eğitimdir. Yaygın eğitimin örgün ortaöğretimin içinde düşünülmemesi gerekir. Zorunlu eğitimi bu şekilde esnekleştirmek eğitimde eşitliği zedelediği gibi bu teklifte zorunlu eğitim gerçekte 12 yıla çıkarılmamaktadır.”

Yasa çıkmadan önce bilimsel verilerin ışığında sunulan bu açıklamalar, yasanın uygulanmasıyla gerçeğe dönüşmeye başladı. Şimdi örgün eğitimi terk eden 136 bin öğrenci ve bundan sonra da bırakacak binlercesi, okulla buluşmadan, öğretmen yüzü görmeden sınavlara internet üzerinden ya da kitaplardan çalışarak girip, liseyi bitirmeye çalışacaklar. Eğitim süreci, belli bilgilerin bireyin kendi olanaklarıyla öğrenilmesi demek değildir, bu ancak eğitimin bir parçası olabilir. Zorunlu eğitim, öğrencilerin, okuldaki yaşantılarla, birbirleriyle ve öğretmenleriyle etkileşim kurarak, öğretmenlerinin de desteğiyle öğrenme süreçlerini de içerek şekilde, bilişsel, duyuşsal ve devinimsel açıdan kendilerini temel düzeyde gerçekleştirmesi anlamına gelmektedir. Ancak AKP’nin ortaöğretimin yaygın öğretim yoluyla tamamlanabilmesinin önünü açmasıyla, daha şimdiden onbinlerce genç bunlardan mahrum kalmış oldu.

MEB, okulu bırakan çocukların sosyo-ekonomik düzeyine ve cinsiyetlerine ilişkin istatistiksel bir açıklama yapmadı. Okulu bırakan çocuklar içerisinde bulunan yoksul emekçi çocuklarının liseye devam etmemesinin sebebinin aile bütçesine katkı koymak için çalışma zorunlulukları ya da bu zorluklar nedeniyle okulla ilişkisinin zayıf olması olduğu açık. Aynı şekilde birçok kız çocuğunun da ailelerinin dini inançları nedeniyle okuldan ayrılmış olması muhtemel. Her durumda eğitimdeki eşitsiz tablonun daha da derinleşeceği açık.

12 yıl zorunlu eğitim yalanı, bilgi kirliliği yaratarak 4+4+4 yasasını geçirmek için ortaya atılan yalanlardan sadece biriydi. Bu yasa uygulanmaya devam ederse, AKP’nin daha birçok yalanının nasıl bir bir ortaya çıktığını hep beraber göreceğiz.