Trabzon Sanat Günleri'nin ardından

Bu yıl altıncısı düzenlenen Trabzon Sanat Günleri, içerik bakımından oldukça zengin görüntü vermekle birlikte işleyiş açısından da profesyonel bir anlayışla gerçekleştirildi. Geçmiş dönemlerde göze çarpan bazı eksiklikleri giderilerek, daha çok kitleye ulaşma konusunda duyurular yapıldı ve fiziki şartlar iyileştirilip konukların ve izleyicilerin karşılıklı mutlu olabilecekleri ortamlar hazırlandı.

Hava şartlarının olumsuzluğuna rağmen katılımın geçen yıllara oranla daha yüksek olması hem sevindirici hem de geleceğe yönelik umutları artırıcı yöndeydi.
Etkinliklerin oluşma aşamasından uygulama günlerine değin geçen süreçteki özverili emeklerinden dolayı Trabzon Sanatevi yöneticilerini kutluyorum.

Sağlıklı bir kent bilinci oluşturmanın birinci adımı, o kentin kültür - sanat dinamiklerini canlı tutmak, sürekliliğini sağlamak, yaratım ve sergileme alanlarını alabildiğince genişletmektir. Bu yüzden başta yerel yönetimler olmak üzere çeşitli sivil toplum oluşumlarına, sanatçılara ve duyarlı bireylere ayrı ayrı görevler düşmektedir. Bir kent için sürekli -geçmişi anımsatılarak- “kültür ve sanatın merkezi” sözünü dillendirmek başka şeydir, ortaya gözle görülür uygulamalar koyarak o merkez sözcüğünün içini doldurmak başka bir şeydir.

Diğer yandan ülkemiz epey bir süredir derin bir karanlığın içine doğru sürüklenmekte ve yaşam alanlarımızı oluşturan kentler de bu süreçte hızla geriye doğru dönüştürülmekte. Haliyle sosyal, ekonomik ve politik konumu itibarıyla bu dönüşüme en açık kentlerden biri de Trabzon. Kendine Trabzon gibi kaygan bir zemin arayan gerici düşünce, uygulanmak istediği sistemi yürürlüğe sokmak için bütün imkânlarını seferber etti ve bunda da başarılı(!) oldu.

İşte bu dönüşüme karşı ciddi direnç gösteren kurumların başında da Trabzon Sanatevi geliyor. Kurulduğu günden bu tarafa kentin birçok kültürel dinamiklerini kucaklama işlevi yanında sistemin dayattığı gerici düşünceye karşı ortaya koyduğu sanatsal etkinliklerle cevap verme görevini de yerine getiriyor. Yani Trabzon Sanatevi, 2007’den beri “Trabzon bir kültür – sanat kentidir” sözünü sürekli dillendirenlerin aksine bu sözün içini dolduran bir kurum olma özelliğini bugünlere kadar taşıdı / taşıyor.

Trabzon Sanatevi, ilk yıllarda Trabzon Sanat Günleri’ni kendi yerel dinamikleriyle gerçekleştirirken sonraki yıllarda bunu önce ulusala oradan da uluslararasına kadar taşıdı.

6. Sanat Günleri’nin içeriği…
Trabzon Sanatevi kapsamında hazırlanan 6. Sanat Günleri, 13-19 Ekim 2014 tarihleri arasında sahne sanatları, görsel sanatlar ve yazım sanatı alanında hem yerelden hem de Trabzon dışından gelen birçok sanatçının katılımıyla gerçekleşti.

Yazımın başında bu yılki etkinliğin içerik bakımından zenginliğine değinmiştim. Başlıklar halinde kısaca bu içerikten bazılarını sizlerle paylaşmak istiyorum.
Yazar ve oyuncu Ercan Kesal, sinema üzerine “Artistlik Yapmayan Artisttir” konu başlıklı bir söyleşi gerçekleştirdi. Oldukça sıcak bir ortamda ve karşılıklı soru cevaplarla ilerleyen söyleşi etkinliğin ilgiyle izlenen programlarından biri oldu. Kesal konuşmasında, kendi oyunculuk deneyimlerinden yola çıkarak kamera karşısında “doğal” davranma ve “kendin olma” halinin oyunculuktaki başarının önemli bir ölçütü olduğunun altını özellikle çizdi.

Yazar Neslihan Önderoğlu’nun “Yeni Kuşak Öyküsü” üzerine tespit ve yorumları, salonu dolduran genç öykü yazarı adayları için bir ders nitelindeydi. Önderoğlu ayrıca, üç gün boyunca yaratıcı yazarlık ve öykü teknikleri bağlamında atölye çalışmaları yaparak katılımcı genç adaylara yol göstericilik yaptı.

Hekim-Yazar Özen Aşut’un büyük bir bölümü Mamak Askeri Cezaevi’nin Kadınlar Koğuşu’nda geçen ve 12 Eylül dönemini hem belgesel hem de duygusal yoğunlukta anlatan “Boyun Eğmeyenler” romanı üzerine söyleşisi etkinliğin en çarpıcı bölümlerindendi. Gazeteci Ahmet Şefik’in yönetiminde gerçekleştirilen söyleşi, o dönemi yaşayanlar için bir bellek tazelemesi, sonraki kuşaklar için de bilgi niteliğindeydi. Özen Aşut, günlük tutmanın yazım sürecindeki önemine özellikle vurgu yaptı ve “Döneme ilişkin kişi, zaman ve mekân yanlışı olmaması için çok dikkat ve çaba harcadım” diyerek romanının titiz bir çalışmanın ürünü olduğunu belirtti.

Mimar Necdet Kırhan Yazıcı’nın yapıların estetik ve işlevsel boyutlandırmaları ve geleceğe yönelik anlayışlar üzerine yaptığı söyleşi ve görsel sunumu etkinliğin en dikkat çekici programlarındandı.

Askerliğinin bir bölümünü (1967) Trabzon’da yapan Ataol Behramoğlu ve aynı dönemde kentte gazetecilik ve siyaset yapan Attila Aşut’un Trabzon günlerini sosyal ve siyasal yönleriyle anlattıkları “1960’larda Trabzon Günlerimiz” konulu söyleşileri çok büyük ilgi gördü. Heykeltıraş Hasan Fehmi Hızal’ın yönetiminde gerçekleşen söyleşi ortak kişiler ve anılar üzerinden şekillendi. Aşut’un deyimiyle: “Aramızda olmayan isimlerden söz ederken hüzünlendik, gülünç anıları tazelerken çok neşelendik.”

Attila Aşut bir sonraki gün ise tek başına sanatseverlerle buluştu. Bu kez yeni çıkan kitabı ve gazetecilik mesleğinin dünü bugünü üzerine bir söyleşi gerçekleştirdi. Böylelikle Kıyı Yayınları’ndan çıkan ve Siyah Beyaz gazetesindeki yazılarının bir bölümünü oluşturan “Siyah Beyaz Yazılar” kitabının ilk imzasını da Trabzon Sanatevi’nde gerçekleştirmiş oldu.

Etkinliğin dikkat çeken programlarından biri de Trabzon Çağdaş Yazarlar ve Sanatçılar Derneği’nin İsmet Zeki Eyüboğlu anısına düzenlediği Zekeriya Saka ve Mehmet Kuvvet’in sunumu ile gerçekleştirilen “Sevdaluk Türküleri” başlıklı etkinlikti. Karadeniz türkülerindeki aşk teması, bütün boyutlarıyla ve örnek türkülerle izleyicilere sunuldu.

Şiir ve şiir yazılarıyla yazın dünyasının önemli isimlerinden olan Şeref Bilsel de Sanat Günleri’nin konuğuydu. “Şair ve Yalnızlık” başlıklı söyleşisinde yaratım içinde olan her sanatçının bu süreci kendi içine bir kaçışı şeklinde özetleyen şair, “Yalnız olmayan insan özgür değildir” diyerek şiirini besleyen yerler, mekânlar ve ilişkiler üzerinden örnekler verdi. Yaşadığı değişik coğrafyalardaki -yağmurundan lehçesine kadar- duygusal ve çevresel etkilerin düşünce yönünü nasıl etkilediğini de anılarıyla pekiştirerek anlattı.

Tanımış olmaktan büyük mutluluk duyduğum bir isim de “Baldırıçıplakların çizeri” Hasan Seçkin. Etkinlik boyunca açık olan “Çizginin Diliyle 35. Yıl” sergisi sanatseverler tarafından ilgiyle gezildi. Ayrıca şiirle de ilgilendiği için kendisiyle daha çok şiir üzerine sohbetlerimiz oldu. Alçakgönüllülüğü, içtenliği ve sesinin insana güven veren tınısı uzun sürecek bir dostluğun temelini attırdı.

Bir haftalık uzun sanat koşusu 19 Ekim gecesi Karadeniz Teknik Üniversitesi Atatürk Kültür Merkezi’nde otantik Karadeniz türküleriyle deyişlerin harmanladığı bir konserle son buldu. Yöre sanatçısı Mahmut Uzun ile başlayan konser, Sabahat Akkiraz’la devam ederken izleyenler için tam bir müzik şölenine dönüştü. Konserin sonuna doğru çalınan halay ezgilerine salondaki gençlerin el ele tutuşarak eşlik etmesi görülmeye değerdi.

Son söz olarak…

Etkinliğin sonunda Trabzon Sanat Günleri’ne katkı yapan firmalara yönelik bir plâket töreni de yapıldı. Törende 6. Sanat Günleri’nin ana destekleyicisi konumundaki firma yetkilisinin konuşmasında söylediği şu söz, yazımın ilk bölümünde anlatmaya çalıştığım durumun bir başka yönünü özetliyordu aslında. “Bir futbol takımı o kentin bütün değerlerinin önüne geçmişse ve kent sadece o futbol takımıyla anılır hale gelmişse, bu durumu hep birlikte el ele vererek acilen değiştirmemiz gerek. Trabzon’u yeniden kültür sanatıyla anılır bir kent kimliğine kavuşturmak öncelikli işimiz olsun…

Doğru söze ancak şapka çıkarılır…

[email protected]