'Ölü mızıkacılar diyarı'ndan şiir sesleri

çöl ikindisiydi ellerinle ördüğün kor karanlıklar
yıllarımı tarazlayan güruh
bir gün evlerimize dadandı… bilemedim!
göremedim çünkü kördüm, kentleri kokularından tanırdım
bir evlat asla terk etmezdi annesini
mor alfabeli kadınları şiirden öğrendim

Emre Şahinler genç bir şair. 1989 doğumlu. Şiirleri ve poetik yazıları Akatalpa, Akköy, Eliz, Kurşun Kalem, Kıyı, Lacivert, Mühür, Patika, Şair Çıkmazı, Temren dergilerinde ve çeşitli şiir yıllıklarında yayımlandı. “Ölü mızıkacılar diyarı” şairin ilk kitabı. Ekim 2013’de Mühür Kitaplığı’ndan çıktı.

Şiir üzerine kafa yoranların hep söylediği bir şey vardır. İlk kitap çok önemli bir ölçüdür. Çünkü bir söz söyleyeceksin ve o söz, ya farklılığını ve dilsel gücünü ortaya koyacak ya da ortalardan kaybolup gideceksin. İçinde yeni buluşlar, yeni imgeler ve şiire dair özgün söylemler gibi yaratıcılık öngören denemelerin varsa şiirin an’a da kalır zamana da. Günümüzde birbirinin tekrarı birçok şiire rastlamak mümkün. Bu yüzdendir ki “şair ve şiir” kirliliğinden söz ediyoruz durmadan. Böyle sisli bir ortamda iyi şiiri bulup çıkarmak daha da zorlaşıyor. Son dönemlerde okuduğum genç şairler arasında Emre Şahinler’in şiiri tam da bu noktada önemli bir yerde duruyor. Edip Cansever’in “şiirin yapısında, şiirin dokusunda bilinçli, özgün vurucu bir düşünce-yaşam birliğinin yer alması gerekiyor” söylemiyle birebir uyuşan bir şiirle karşı karşıyayız. Şiirine kattığı her sözcüğün nefes alıp verişini duyuyorsunuz. Gezdiği kentleri, dokunduğu kadınları, içine saklandığı fotoğrafları yalın bir gerçeklikle anlatırken okuyucu da bütün bu zaman ve mekân atmosferi içerisinde kendi yolculuğuna çıkıyor. Yaşayan şiirin en önemli özelliğidir bu. Okuyucunun duygu dünyasına inip oradan farklı yaşamlara uzun bir izlek oluşturmak. Kavramlar ve nesneler üzerinden değil de bireysel gözlemlerinin lirizmi beslediği dokulardan ve tatlardan kuruyor şiirini Emre Şahinler. Yaşamın bütün katmalarında geziniyor, bütün renklere dokunuyor. Devamlı seyir halinde ve devamlı bir arayışın şiiri de diyebiliriz buna.

yeryüzünün bütün mabetleri gibi
tenhaydı!
teninin gövdeme açılan kapıları…

Aşk onun şiirinde yoksulluğun, sancının ve acının kapısı. Ruhu ve teni özgürleştirmenin ilk koşulu bu kapıdan geçmek. Neredeyse tüm şiirlerine sinmiş bu direnç ve savaşım. Yalnızlığını tedirgin eden, onu sürekli bir duyarlılığın peşinden sürükleyen aşk, mağlup çıktığı alanlara da veda etmesi gerektiğinin kanıtı belki de. Sığındığı bütün kadınlar, kentler ve imgeler yeryüzü yalnızlığından başka bir şey değil aslında. Yersiz yurtsuz bir bedene acı çektiren figürler olarak yerini alıyor dizelerinde.

Bu yüzden vedası uzun sürüyor. Çünkü ölümle yüzleşerek bu derin kesiklerden kurtulabileceğini düşünüyor. Bir intihar umudu olarak atıyor o duyguyu içine. Bütün bu gel-gitlerin mantıksızlığıyla da savaşarak üstelik. Aşk ve ölüm çelişkisinin verdiği o şiirsel hazdan mı yoksa aykırı olmanın hissettirdiği rahatlıktan mı bilmiyorum ama sözcüklerinin dokunduğu her yer okuyucuda görsel algı zenginliği oluşturuyor. Her iki duygunun çarpışması sonucu oluşan metaforlar, şiirin yapısındaki dinamiklerin metinleri sağlamlaştırma ve özgünleştirme başarısından geliyor. Bir film izler gibi olay örgüsünün içine kadar giriyorsunuz. Bu açıdan bakıldığında, duygusal çelişkilerin şiir üzerinde yarattığı güçlü sezgiler ve anlatım sadeliği o şiiri de geçmişin tekrarlarından sıyırıp yeni bir buluş mantığı üzerine konuşlandırıyor.

ateş topları gecemize kan doğradı
evlerimiz! evler, anne, oğul!
hey ölüm kâtipleri!
mızraklarınızı çekin burçlarımızdan
gladyatörler çoktan gitti
gün doğdu!

Emre Şahinler, şiir poetikasını kurarken hem okurun duygu algısını dikkate alıyor hem de okura dikkat çekici alanlar açıyor. Söz söyleme sanatından öte okurla bir yoldaşlık kurma sanatını geliştiriyor. Şairane bir davranışla değil insani bir refleksle yapıyor bunu. Görüntü karmaşası oluşturmadan seçtiği özgün imgelerle olabildiğince özbiçim bir anlatış geliştiriyor. Mekânlara girip çıkıyor, sokak aralarına dalıyor, kentlerden geçiyor ve imkânsız kadınları seviyor. Bütün bunları anlatırken kaotik ve soyut kavramlardan özenle kaçıyor. Ama şiirin bütün özelliklerinden ve tekniklerinden yararlanıyor. Bir çeşit şiirin zenginliğine bırakıyor kalemini. Ki, zaman zaman şaşırtıcı bir özgürlüğe kadar gidiyor bu durum. Bence Emre Şahinler'in şiirindeki kilit nokta burası. Salt yaşantılar üzerine kurduğu diri şiiri önce kendisi özümlüyor. Sonra imgelerle inceltip bir duygu bildirisi haline getiriyor. Geniş bir yaşam kesiti algısı yaratsa da ortaya çıkan şiir okurun belleğine sığacak kadar bir şekle giriyor. Başta da söylediğim gibi zamana kalacak şiir işte böyle bir şey.

denize kadeh kaldıran küstah bir liman
çapkınlığı karşı kıyıda
savaş çığırtkanlığı
kızların göğsünde fora
savaşa hazır ve nazır deniz

Emre Şahinler'in “Ölü Mızıkacılar Diyarı” yer yer örtülü yer yer de açık bir erotizmin yurdu. Fahişeler, kışkırtıcı parfüm kokuları, jartiyerli ve koca memeli kadınlar sosyal belleğin nesneleri gibi duruyor şiirlerde. Bazen silikleşen bazen de belirginleşen nesneler. Kitaba adını veren şiir de bu açıdan irdelenmesi gerekiyor. Sanat ve sevgi üzerinden hareketle, yozlaştırılan ve kirletilen kavramlarla yüzleşen bir şiir. Büyük yalanlar, büyük kıskançlıklar ve ayıpsız yaşamlar. Çürümenin ve yok olmanın vazgeçilmezliği bir yanda umutla yeni arayışlar içerisinde olmanın çaresizliği diğer yanda. Bunun ötesinde sözkonusu duru bir aşk arayışı ise orada erotizm daha estetik duruyor. Bir özleme sarılır gibi naif ve şekilsiz. Yaraları sağaltacak, acıları dindirecek bir liman, sığınılacak bir ten gibi.

yalnızca nefesim yettiği kadar değil sevgilim
öldükten sonra da sevişelim
mezarım hep iki kişilik

Kitabın arka kapağında Bejan Matur'un küçük bir değerlendirme yazısı var. Sanırım kişisel bir dostluktan olsa gerek. Ama yine de düşüncemi söylemekten çekinmeyeceğim. İyi şiir asla koltuk değneğine gereksinim duymaz. Çünkü Emre Şahinler'in şiiri Matur'un şiirinden birkaç gömlek üstün.

Emre Şahinler, şiire çok güçlü bir giriş yaptı. Devamı daha iyi olacak bundan eminim. Aramıza hoş geldin Emre...

[email protected]