İktidarı, muhalefet partileri meşrulaştırıyor

TCY dahil 15 yasada değişiklik yapılmasını öngören bir yasa tasarısı bu hafta TBMM Adalet Komisyonu’nda kabul edildi.

Kapsamındaki yasalarda değişiklik öngören ve reform nitelemesiyle yeni yargı paketi olarak sunulan bu yasa tasarısına bakıldığında, paket içindeki dokuz yasa, yine AKP döneminde çıkarılmış ve de çıkarılmaları da reform diye sunulmuş! Her nasılsa bu yasaların kabulü de reform, değiştirilmesi de reform diye sunuluyor! Diğer altı yasa ise AKP iktidarı öncesinde çıkarılmasına rağmen, o yasaların yarattığı yapılar yine AKP döneminde elden geçirilmiş. Şimdi o yasalarda yapılan değişiklikler de yine reform diye sunuluyor!

Her türlü süreci, iktidar istediği gibi yazıp, istediği gibi oynuyor! İktidar, üstelik yargı ile ilgili alanda bile böyle rahat hareket ediyor. Söze gelince erkler ayrılığı ama ne iktidar yargıyı yargıya bırakıyor ne de işin ilginci artık öyle bir iklim oluşmuş ki yargı iktidardan uzaklaşmak istiyor... Her dönemdeki garip ilişki bu dönemde de yaşanıyor...

Örneğin tasarıda TCY’de değişiklik öngörülmesi nedeniyle bu iktidar döneminde kabul edilen TCY’ye bakarsak, 2004 yılında reform diye kabul edilen bu yasada o tarihten beri tam 18 ayrı yasa ile değişiklik yapılmış. Bu tasarıyla yapılmak istenilen değişiklik ise 19’uncusu. TCY’nin neredeyse üçte biri değişmiş. Üstelik TCY, temel bir yasa...

Bir temel yasa, çok kapsamlı, çok uzun sürece dayalı çalışma sonrası kabul edilebilir. Kabul edildikten sonra da ancak hukuksal gelişmelerin zorunlu kıldığı değişiklikler yapılabilir. Oysa TCY’nin, bu kadar sürede yapılan değişikliklerle delik deşik edilmemiş yeri kalmamış. Peki iktidar bu değişikliklere neden gerek duymuş! Ya siyasal çıkarı gerektirdiği ya da o hükümlerle ilgili siyasal çıkarı sona erdiği için!

Bu yasanın kabulü reform ise, o zaman bu kadar sürede bu kadar değişiklik söz konusu olabilir mi! Kaldı ki ne amaçla kabul ederse etsin iktidar, çıkardığı bir yasada 10 yılda 18 yasa ile değişiklik yaptıktan sonra, o yasadaki aykırılıklar düzelmiyorsa ve her seferinde yine bu yasada değişiklik yapılıyorsa, ceza siyasetinin de insan hakları, hukukun üstünlüğü ve evrenselliğin ötesinde, tamamen siyasal yarara özgülendiği de ortaya çıkıyor! Yasal düzenlemeye, ya bir çıkar ya bir baskı unsuru yönünden bakılıyor.

Aynı şey paket kapsamındaki, HSYK yasasında ve yine diğer yasalarda öngörülen değişikliklerde de söz konusu. TBMM erkler ayrılığına göre değil, tamamen iktidara göre çalışıyor!

Taraf olunan tüm uluslararası sözleşmelere imza atan diğer ülkelerde, bu sözleşmelerden hareketle yargıçlar sendikal olarak örgütlenirken, nedense aynı sözleşmelerin tarafı Türkiye’de yargıçların sendikal örgütlenmeleri konusunda olmadık engeller çıkartılmaktadır. Çalışma Bakanlığı, sonuç alamayacağını bildiği için sendikaya karşı bir kapatma davası açmamakta, ancak yok sayma dahil, her konuda fiili engeller yaratılmaktadır. Böyle bir engelle karşılaşmamak için sendika kendisinin var olduğu hakkında dava bile açmış ve aldığı böyle bir kararı TBMM’ye de ibraz edilerek, yargı ile ilgili bu tasarının yargının örgütlerinden kaçırılmaması, mutlaka yargının görüşünün alınması gerektiği belirtilmiş, ancak daha önce tekme tokat hareket eden iktidar mensubu milletvekillerinin yerini, şimdi tarafsızlığını kaybetmiş iktidar mensubu komisyon başkanvekili alıp, iktidar gibi davranarak Sendika sanki yasa dışı örgütmüş gibi, elinin tersiyle dışarı çıkın diyebilmiştir. Sendikanın, bu tasarı hakkında komisyonda bulunma hakkına yönelik talebi ve görüşlerini sunma isteğine Komisyon’da yanıt bile verilmemiş, bu konudaki talebinin oylanması yoluna bile gidilmemiş, bu talep görmezden gelinmiştir.

Yargı bağımsızlığı, iktidarlarca hep lütfedilecek, mutlaka yargıya sunulacak bir konudur yaklaşımıyla, ülkemizde yargının kendisi bile, yargıda örgütlenmelere hep mesafeli durmuş. Bu durum siyasi iradenin işine de gelmiş! Oysa yargı bağımsızlığının düzeyi, bu konuda yargının bizzat örgütlü olarak vereceği demokratik mücadele ile çok yakından bağlantılı. Bu her yerde böyle. Nedense ülkemizde bu durum görülmek istenmemiş! Ama ülkemizde sendikal anlamda üç yıl olmak üzere örgütlü olarak sekiz yıllık geçmişi bulunan yargıda örgütlenmenin karşılaşmadığı engel kalmamış. Bu tablodan da haliyle hep iktidarın uygun gördüğü kadar yargı bağımsızlığı çıkmış!

İktidarın söz konusu yasa tasarısı konusundaki sendikaya yönelen antidemokratik davranışı karşısında muhalefet partileri etkin bir karşı irade sergilemek bir yana, iktidara karşı koyma yoluna bile gitmemişlerdir. Demokratik çoğulculuk sanki sadece siyasi partilerden oluşuyormuş gibi iktidarın anlayışına da uygun bu garip tabloda iktidar bildiğini okuyor! Süreçte iktidarı etkin denetleyemeyen muhalefet te bu tablonun içinde bulunmakla, iktidarın yaptıklarına sadece meşruiyet kazandırıyor!