Yerel seçimlerde uğraklar: 1989, 2009, 2019

Yerel seçimlere beş gün kala bazı karşılaştırma ve saptamalar yapmanın zamanı olabilir. 2019 yerel seçimlerini şimdiden 1989 ve/veya 2009 yerel seçim sonuçlarıyla karşılaştıran ve bunu CHP ekseninden bakarak yapan birçok yorumla karşılaşıyoruz. Peki, bu tür karşılaştırmalar ne ölçüde anlamlı?

Öncelikle bazı uyarılar: 1989 ve 2009 yerel seçim sonuçları, benzerlikten çok benzemezlikler içermektedir. 2019 seçim sonuçlarının bu iki benzemezden hangisine daha çok benzeyeceği veya CHP tarafından kazanılacak önemli büyükşehir ve il belediyeleri bakımından ikisinin arasında bir durumun mu  ortaya çıkacağı soruları sorulabilir.

İkincisi, siyasete üstten müdahaleler çok sık olduğu Türkiye'de, 30 yıllık bir zaman dilimi karşılaştırma için fazla uzundur; aynı siyasi tüzel kişiliklerin izin sürmek bile olanaksız gibidir. Siyasi akımlar olarak (örneğin SHP>>CHP) izlenebilirse de, orada da güçlükler vardır: Bugünkü AKP'yi salt Refah Partisi (RP)'nin devamı olarak izleyemeyiz; çünkü AKP, büyük ölçüde merkez sağı kendi dinci ekseninde eriterek varlık göstermektedir.

1989 seçimleri, 1980 yılında içine girilmiş olan askeri baskı rejimine ve onun türevi olan siyasi partiye bir tepkiyi de içermişti. 1980'ler Türkiye'de sermayenin askeri rejim desteğini arkasına alarak emeğin hak ve kazanımlarına açık saldırıya geçtiği bir dönemdi. 1988 sonrasında başlayan işçi hareketleri (bahar eylemleri), ANAP ve Özal'da simgeleşen (ve "Çankaya'nın şişmanı, işçi düşmanı" sloganıyla da zihinlere kazınan) işçi düşmanlığına sert bir yanıttı. Tarıma dönük desteklerdeki köklü daralma da köylüyü yeni arayışlara itmişti. Bu tepkinin aktığı ana kanallar o dönem SHP ve DYP olmuş, SHP seçimlerden (İl Genel Meclisi-İGM oy dağılımına göre) yüzde 28,7'le birinci, DYP de yüzde 25,1'le ikinci çıkmıştı. İktidardaki ANAP, 1984 yerel seçimlerindeki yüzde 41,5 oranından yüzde 21,8'e gerileyerek ancak üçüncü parti olabilmişti. (Bu seçimlerde RP yüzde 9,8, DSP ise yüzde 9 oy almıştı. İstanbul'da RP'nin belediye başkan adayı RTE idi).

1989 seçimlerinde SHP aldığı oyu çok aşan bir temsil düzeyine ulaşabilmişti. Bunun birinci nedeni SHP'nin oyunun kent merkezlerinde daha fazla yoğunlaşmasıydı. Nitekim belediye başkanları için kullanılan oyların dağılımına bakıldığında SHP'nin ağırlığı  yüzde 33'e çıkıyor, ANAP yüzde 24'le ikinci parti oluyor, DYP yüzde 23'le üçüncülüğe geriliyordu. Büyükşehir belediyelerine gelince henüz 8 büyükşehir vardı ve onlar da sadece merkez ilçeleri kapsamaktaydı; bu nedenle SHP'nin oyu büyükşehirlerde yüzde 38'e tırmanıyor, ANAP yüzde 24'te kalırken daha köylü partisi olan DYP'nin oyu yüzde 18'e düşüyordu. İkinci neden, oyların üç önemli parti arasında bölünmesinin birçok kent merkezinde birinci parti çıkan SHP lehine çalışmasıydı. Üçüncü neden, 1980'lerde henüz etkili bir siyasi örgütlenmesi olmayan Kürt siyasi hareketinin SHP'ye destek vermeyi tercih etmesiydi.

İşte bu nedenlerle 1989'da mevcut 67 il merkezinin 39'u SHP adaylarınca kazanılmıştı. SHP'nin büyükşehir ve il belediye başkanlıklarında başarı oranı (39:67=) yüzde 58 idi. Yalnızca 8 büyükşehiri alırsak,  bunların 6'sı (yani yüzde 75'i) SHP tarafından kazanılmıştı. Büyükşehirlerden Kayseri bile (evet!) SHP yönetimine geçmişti. Doğu ve Güneydoğu'da Diyarbakır, Adıyaman, Ağrı, Bingöl, Kars, Mardin, Siirt (Batman ve Şırnak'ı da kapsıyordu o zaman) gibi illeri SHP almıştı. Bugün hayali bile kurulamayacak olan Çorum, Kastamonu, Kırşehir, Sakarya, Samsun gibi il merkezleri de SHP'ye yönelmişti.

Demek ki, 2019'un olası sonuçlarını 1989 ile karşılaştırmanın yukarıda sayılan nedenlerle olanaksız olduğunu kabul etmek gerekir. Aynı tarihi/siyasi koşullar tekrarlanamaz. Bugünkü siyasi koşullar da 30 yıl öncesiyle kıyaslanamaz.

***

Gelelim 2009 yerel seçimlerine.  Hem 2009 hem de 2019 seçimlerinin aynı siyasi iktidarın hegemonyası altında yapılıyor olması karşılaştırmayı kuşkusuz daha mümkün kılmaktadır. Ama asıl neden, 2009 seçimlerinin de ekonomik kriz koşullarında yapılmış olması ve bunun da etkisiyle 2004 yerel seçimlerine kıyasla AKP'nin oy oranlarında ciddi bir gerilemeye ve bazı önemli illeri kaybetmesine yol açmasıdır. Şimdi akıllara takılan soru, benzer ekonomik sorunların benzer siyasi sonuçlara yol açıp açmayacağı ve açacaksa etkisinin benzer olup olmayacağıdır. Mutlak deterministik sonuçlar çıkarmamak kaydıyla bu ekonomik konjonktür benzerliğinin karşılaştırmayı ilginç kıldığı söylenebilir.

2004 yerel seçimlerinde yüzde 41,7 olan AKP oyu 2009'da yüzde 38,8'e gerilemişti. Ama yaklaşık 4 puanlık bu gerilemeden daha önemlisi, 2007 genel seçimlerinde aldığı yüzde 46,5'luk oy oranına kıyasla 2009'da 7,7 puanlık bir düşüş göstermesiydi.

Kazanılan/kaybedilen belediye başkanlıkları bakımından bakılırsa, AKP, 2004 yerel seçimlerinde aldığı oyun ötesinde bir temsil imkanı elde etmiş, Antalya ve Tekirdağ gibi illeri dahi kazanabilmişti. Bunda, gene İGM verilerine göre yüzde 18,2'de kalan anamuhalefetin kötü performansı da etkili olmuştu. CHP, 2004 seçimlerinde İzmir ve Mersin büyükşehirleri dışında sadece beş il merkezini alabilmişti. 2009 seçimlerinde ise, oyunu yüzde 23,1'e çıkarmış, 6'sı büyükşehir olmak üzere 13 ili kazanabilmişti. (CHP, Belediye başkanları oy dağılımında İGM oylarının biraz daha fazlasını almıştı). Ama buna rağmen, 1989'la kıyaslanabilecek bir durum ortada yoktu. Hem oyu daha düşüktü, hem karşısında bloklaşmış ve sandık ahlakından uzaklaşmış bir sağ parti vardı, hem de 1989 konjonktürü yoktu.

2009'daki ekonomik küçülmenin şimdilik bugünkünden daha derin bir biçimde seyrettiği de söylenebilir. Ancak bugünkü AKP'nin siyasi yıpranmışlığı da 2009'a kıyasla daha derindir. Nitekim siyasi bakımdan da aşınan bir AKP tasviri gerçekliğe aykırı değildir; çünkü ekonomik kriz koşullarının tam algılanmadığı bir süreçte yapılan Haziran 2015 ve Haziran 2018 seçimleri AKP açısından yüzde 49 eşiğinden yüzde 41-42 eşiğine doğru bir gerilemeye tekabül etmektedir. Zaten AKP de bu nedenle 2017'den itibaren açık siyasi ittifaklara ihtiyaç duymaktadır.

Yukarıdaki analizin şimdiden bize söylediği, 2019'da beklenebilecek en iyi senaryonun, CHP-İYİ parti ittifakının ve bu ittifaka dışardan verilen desteğin toplam etkisinin 2009 seçimlerinden daha iyi bir sonuç verebileceğidir. Ama "millet ittifakının" 1989'un SHP'si ile karşılaştırması doğru olmayacaktır. Kaldı ki, oy oranı olarak değil ama kazanılan belediye başkanlığı sayısı bakımından da 1989'un gerisinde kalınması beklenmelidir. Buna karşın, İstanbul ve Ankara'nın AKP'den geri alınabilmesi olasılığının yükselmesi, bu seçimlerin atar damarı durumuna gelmiştir.

AKP liderliğinin bu denli esip gürlemesi, faullü dövüşmeye meyletmesi, seçim sonuçlarını tanımamayı dahi ima edebilmesi sadece kritik belediyeleri kaybetme korkusundan değildir. Bu denli büyük kayıplar sonrasında inşa etmeye uğraştığı teokratik otokrasi projesinin çökmesi bir yana ülkeyi yönetme kapasitesi dahi sorgulanabilecektir.

Bu seçimlerin tâli gibi gözüken ama aslında sosyalist solun yeni bir belediyecilik umutlarını besleyen adaylıkları da vardır: TKP'nin Tunceli Merkez BB Adayı Fatih Mehmet Maçoğlu ile Hacıbektaş İlçesi BB adayı Ali Haydar Can Sümer'in ve CHP'nin Beyoğlu BB adayı (ÖDP Genel Başkanı) Alper Taş'ın adaylıkları... Hepsine özel başarı dileklerimizi iletmek istiyoruz.