Mevlâna Paketi

13 Haziran 2016’da “ekonomide devrim paketi” olarak pazarlanan taslak paket (bk. 21 Haziran tarihli “Karanlık yüze turkuaz paket” yazımız), Temmuz başında kapsamı genişleyip somutlaşarak “Ekonomik Müjdeler Paketi”ne dönüşmüş olarak yeniden karşımızda. Haziran’da Başbakan sermayeye “turkuaz halılar” serdiklerinden bahsetmişti; paketin şimdiki halinde ise, dışarıdan sermaye girişini teşvik için “kim olursan ol, nasıl kazandıysan kazan, yeter ki ülkeye gel” çağrısı öne çıktığı için bir “Mevlâna Paketi” ile karşı karşıya olduğumuz anlaşılıyor.

Sonunda söyleyeceğimizi baştan söyleyelim:

Paket, büyük bir sıkışmışlığı açığa vuruyor. Ekonomide işler kötüye gidiyor. Tüm sektörler veryansın ediyor. “Dışarıdan sonra içeride de barışı sağlamak” sözü boşuna edilmedi. Siyasi iktidar, dayandığı sermaye sınıfıyla işleri düzeltmek zorunda. Düzeltmenin yolu da hem kesenin ağzını açmaktan, hem bütçeye maliyeti olmayan işlem kolaylıkları getirmekten, hem de kayıtdışı sermayeye aklanma fırsatları sunmaktan geçiyor.
Bununla birlikte içerde bütçe açığının artmaması hatta azalması bekleniyor. Bunun anlamı şu: Verilen teşviklerin bir bölümünün gelir getirici olması hedefleniyor. Örneğin, vergi ve prim borçlarını daha önce yapılandırdıkları halde taksitlerini ödemeyen mükelleflere yeniden başvuru imkânı tanınmasıyla yeni vergi ve prim girişleri bekleniyor; 2B arazilerinde kapsamı yeniden genişleterek yeniden başvuru imkânı verilmesiyle yeni gelirler bekleniyor; yenilenen ticari araçlarda ÖTV kaybının artan KDV girişleriyle kısmen telafisi öngörülüyor. Nitekim Başbakan, “biz cepten bir veriyorsak, üç misli geri gelecek” iyimserliği ile yorumluyor bu beklentiyi.
Dış açıkta da iyileşme hedefleniyor. “Varlık barışı” denilen uygulamayla Offshore’larda biriktirilen paraya, dövize, altına, hisseye; yurt dışına vergi kaçıran sermayeye,  TC vatandaşı olan veya olmayan herhangi bir yatırımcıya “sorgusuz, sualsiz, vergisiz” ülkeye giriş/geri dönüş güvencesi verilmesi ve böylece giderek güçleşen dış kaynak temininin bir süre için halledilmesi isteniyor. Yurt dışındaki uluslararası firmaların merkezlerini Türkiye’ye taşımaları halinde kurumlar vergisi istisnasından yararlandırılmasının da aynı amaca hizmet etmesi bekleniyor.

***

Birinci hedef amaca ulaşmış gözüküyor. Sermayenin temsilcilerine kulak verelim: (Hürriyet, 6 Temmuz 2016) -TOBB Başkanı Hisarcıklıoğlu: “Dile getirdiğimiz konuların pek çoğu pakette yer alıyor. Sorunlara bu denli kapsamlı bir paketle somut çözümler getirilmesi tüm özel sektör temsilcilerimiz tarafından takdirle karşılanmaktadır. Bizim de katkı sağladığımız şirket kuruluşunun basitleştirilmesi, iradi tasfiye sürecinin bir yıldan altı aya inmesi, şirketler hukukumuzun iyileştirilmesi açısından son derece faydalı olacak. Ayrıca uluslararası çalışanlara turkuaz kart ve çağdaş yabancı çalışan mevzuatımızla ve tüm diğer desteklerle Türkiye küresel oyuncu konumuna yükselecektir.” -TİM Başkanı Büyükekşi: “Paket, Türk ekonomi dünyasına gerçek anlamda bir bayram hediyesi”. – İTO Başkanı Çağlar: “Başbakanın açıkladığı yatırım paketi, bilhassa proje bazlı teşvik sistemi ve kredi kullanımında taşınabilir teminatın kabul edilecek olması önemli; böylece finansmana erişim kolaylaşacak, Türkiye’nin rekabet gücünü artacak”. –İSO Başkanı Bahçıvan: “Paketi, diğer önlemler ve teşviklerle birlikte değerlendirdiğimizde, hükümetin cesur bir adımı olduğunu görüyoruz”. – ASO Başkanı Özdebir: “İsrail ve Rusya ile ilgili olumlu gelişmelerin ardından piyasalara yeni bir heyecan verecek. Yatırım teşvik belgesi kapsamındaki binalardan 5 yıl boyunca emlak vergisi alınmayacak olması, vergi ve prim borçlarını daha önce yapılandırdıkları halde taksitlerini ödemeyen mükelleflere yeniden imkân tanınacak olması, önemli gelişmeler”. – ATO Başkanı Bezci: “Tüm iş âlemine rahat nefes aldırdı.” –İHKİB Başkanı Tanrıverdi: “Paketin en önemli maddelerinden biri, yurt dışındaki firmaların merkezlerini buraya taşımaları halinde kurumlar vergisi istisnasından yararlanmaları. İrlanda’da uygulanmış ve birçok uluslararası şirket bu ülkeye yerleşmişti. İhracatçıya yeşil pasaport ve Eximbank’ta teminatların yarı yarıya indirilmesi de önemli.”– MÜSİAD Başkanı Olpak: “Eximbank kredilerinde yeni düzenlemeler, yeni yatırım teşvik sistemi, çek kanunu, varlık barışı gibi adımlar memnuniyet verici”. –ASKON Başkanı Koca: “Piyasalarda ve halkta önemli ölçüde ekonomik daralma sorunu yaşanıyor. Bunlar için gerçek anlamda teşviklere ve düzenlemelere ihtiyaç vardı”. -TESK Başkanı Palandöken ve TŞOF Başkanı Apaydın: “Sigorta primlerini peşin ödeyen esnafa yüzde 5 indirim ve ticari araçlarda ÖTV indirimi iyi bir fırsat”.

Görüldüğü gibi, teşvikler dallı budaklı (yukarıda sayılmayanlar da var, örneğin damga vergisi, harç muafiyetleri…); dolayısıyla sermaye temsilcilerinin keyfi yerinde. Küçük esnafın, taksici esnafın gönlünü de, diğerlerine bakınca, ucuza çelmişler gözüküyor. (Esnaf-sanatkârın kredilerinin gecikme faizinin silinmesi dahi, büyük sermaye teşviklerinin yanında simgesel kalacaktır). İşçilerin payına ise, işsizlik azalacak boş vaadi ile “İş Sağlığı ve Güvenliği Yasası’nın bir yıl daha ötelenmesi” müjdesi düşüyor! Tabii müjde işçiye değil sermayeye. İşçiler iş kazaları ve meslek hastalıklarına bağlı nedenlerle büyük bir özgürlükle ölmeye devam edebilirler: Bu yılın ilk yarısında şimdiden yıllık ortalama sayıya yani bin kişiye yaklaşılmış durumda.

***

Burada en önemli düzenlemenin “varlık barışı” olduğu çok açık. Her ne kadar “kara paraya kapalı” denilse de, tam da bunun tersi geçerli olacaktır. Bankalar aracılığıyla yapılacak tüm fon transferlerinin legal kabul edileceği bir düzenlemenin her türlü suistimale, denetim dışılığa tamamen açık olacağı bellidir. Bankalar üzerinden geldiğine göre kayda girmiş kabul edilecek varlıkların nasıl elde edildiğinin sorgulanamayacak olması (Mali Suçları Araştırma Kurumu-MASAK- kadar Gelir İdaresi Başkanlığı da devre dışıdır), inanılmaz bir karapara aklama düzeneği anlamına gelmektedir. Böylesine cüretkâr bir aklama düzeneği, ancak AKP gibi pervasız olduğu kadar dört bir yandan sıkışmış bir iktidarın işi olabilirdi.